Anasayfa
9 Mart 2022, 13:48
Egitim
Yönetici

Arapça deyimler ve anlamları

Arapça deyimler ve anlamları

kanarya
Arapça Deyimler

Aferin, helal olsun sana, büyük adamsın! نعمَ الرَّجُلُ أنْتَ، للهِ دَرُّكَ.

Akla gelir: يَخْطُرُ عَلىَ البالِ

Nadiren akla gelir: قليلُ الخطورِ على البالِ

Aldatıcı söz: مُرَاوغة

Aldırış etme (sorumlu değilsin) ولا عليك!

Alındı, gücendi. وَجَدَ في نفسِهِ.

Anlamazlıktan gelmek: تَجَاهُل

( Küstahça anlamazlıktan gelmek: مُكَابَرَة)

Ara bulmak, barıştırmak: رَأْبُ الصَّدْعِ

Ayrıntıları bilme merakı: الشوقُ لمعرفة التفاصيل

Bahse girmek: مُراهَنَة

Barışa taraftar olmak: الاعتصام بحبل الصلحِ

Başarısızlığa uğradı. فَشَلَ

Ona baskın çıktı: طَغى عَلَيْهِ

Beklentisi içindeyim: أنا أتطلّع، أنا أتوقّع……. وأنا أتطلّع إلى استعادة تركيا لدورها الممَيَّز

Benden uzak dur: إليكَ عنّي

Bu leşlere karşı bağışıklık kazanmış ve aşılanmıştır… قد تحصنت وتلقّحت ضد هذه المبيدات

Hadiseye bulaşmak : تَلَبَّسَ بِالْجَريِمَةِ

Burnundan düşmek: (Hık demiş burnundan düşmüş):

هُوَ عطْسَةُ فلانٍ، إذا أشبهه في خَلقه وخُلقه (إبراهيم اليازيجي/نجعة الرائد وشرعة الوارد/306)

Okudunuz mu?  Diyanet Yeterlik Online Deneme Sınavı (test)

Ona boyun eğdi: انْقَادَ لَهُ


Ç

Çarpıcı رَائِعٌ، بَارِعٌ.

Çıt bile çıkarmadı: ما نَبَسَ بِبِنْتِ شَفَةٍ: لَمْ يَنْبَسْ بِبِنْتِ شَفَةٍ

İş çığırından çıktı: جَلَّ الْخَطْبُ، زَادَ الطينُ بَلَّةً.

D

Dağınıklığı gidermek: إلْغَاءُ التَّجْزِئَةِ

Dayandırmak:

Dayandırmak:

Sözleri, ait oldukları kimselere dayandırmayı ihmal ettiler. وأهملوا عَزْوَ الأقْوالِ لِقائِلِها.

Delil: Bunu kanıtlayacak herhangi bir delili ALLAH indirmemiştir. مَا أنْزَلَ اللهُ بِهِ مِنْ سـُلْطَانٍ.

Dinamikler: مُقَوِّمَاتٌ.

Disiplin Kurulu: لجنة الإنضباط

Doğal olarak Ref’ nasb ve cer ederlerdi: كانوا عن سليقةٍ يرفعون، أو ينصبون، أو يجرّون. (علم عروض/عبد العزيز عتيق/9

Kanına dokundu: فأخَذَتْهُ الغيِرَةُ

Dönmek: (konuya, meseleye yeniden dönmek, üzerinde durmak):

Aritmetik biliminin tanımına dönmemiz (üzerinde durmamız gerekir)

لا بد وأن نُعَرِّجَ على تعريف علم الحساب

Dramatik durumlar: الأوضاع المأساوية

Büyük düşüş gözlendi: لوحِظَ فيه تراجُع كبير.

Dehşet:

Okudunuz mu?  Arapça kelimeler

قال السيوطي في تاريخه (560): وفي المائة الثالثة خروج القرمطيّ، وناهيك به!!!…… وقال أيضًا: ومن جملة ذلك ابتداء الدولة العبيدية، وناهيك بهم إفسادًا وكفرًا وقتلاً للعلماءِ والصلحاء!!!… وقال أيضًا: وفي المائة الرابعة كانت فتنة الحاكم بأمر إبليس، لا بأمر الله، وناهيكَ بما فعل!!…

D

Dağınıklığı gidermek: إلْغَاءُ التَّجْزِئَةِ

Dayandırmak:

Dayandırmak:

Sözleri, ait oldukları kimselere dayandırmayı ihmal ettiler. وأهملوا عَزْوَ الأقْوالِ لِقائِلِها.

Delil: Bunu kanıtlayacak herhangi bir delili ALLAH indirmemiştir. مَا أنْزَلَ اللهُ بِهِ مِنْ سـُلْطَانٍ.

Dinamikler: مُقَوِّمَاتٌ.

Disiplin Kurulu: لجنة الإنضباط

Doğal olarak Ref’ nasb ve cer ederlerdi: كانوا عن سليقةٍ يرفعون، أو ينصبون، أو يجرّون. (علم عروض/عبد العزيز عتيق/9

Kanına dokundu: فأخَذَتْهُ الغيِرَةُ

Dönmek: (konuya, meseleye yeniden dönmek, üzerinde durmak):

Aritmetik biliminin tanımına dönmemiz (üzerinde durmamız gerekir)

لا بد وأن نُعَرِّجَ على تعريف علم الحساب

Dramatik durumlar: الأوضاع المأساوية

Okudunuz mu?  İlahiyat Çıkmış Sorular ve Cevapları YENİ

Büyük düşüş gözlendi: لوحِظَ فيه تراجُع كبير.

Dehşet:

قال السيوطي في تاريخه (560): وفي المائة الثالثة خروج القرمطيّ، وناهيك به!!!…… وقال أيضًا: ومن جملة ذلك ابتداء الدولة العبيدية، وناهيك بهم إفسادًا وكفرًا وقتلاً للعلماءِ والصلحاء!!!… وقال أيضًا: وفي المائة الرابعة كانت فتنة الحاكم بأمر إبليس، لا بأمر الله، وناهيكَ بما فعل!!…


Cevap: Arapça deyimler ve anlamları

kanarya
E

En azından… إنَّ أضعف الإيمان!

En şiddetli: أشدّ ما يكون

… eder etmez: وما أن وضعت الحرب اوزارها…

Eşsiz, emsalsiz, orijinal، مُنْقَطِعُ النَّظيرِ. بَديِعٌ

Engel:

Bilakis çok büyük engellerle karşılaşıyoruz: بَلْ تُوَاجِهُنَا عَقَبَاتٌ كَبِيرَةٌ

Etkinlikler: مناسبات

F

Frenlemek (şımarmasını önlemek) : كبح الجِمَاحِ

Fiyatlar şımardı: جَمَحَ الْغَلاَءُ

Bunun hiçbir faydası yoktur. لا طائلَ تحتَهُ.
G

Gerçekçilik: الموضوعيةُ

Gevelemek, sözü ağzında gevelemek: والتَّعْتَعَةُ في الكلام: أَن يَعْيَا بكلامه ويَتَرَدَّد من حَصْر أَو عِيَ، وقد تَعْتَعَ في كلامه و تَعْتَعه العِيُّ. ومنه الحديث الذي يقرأُ القرآن و يَتَتَعْتَعُ فيه أَي: يتردَّدُ في قراءته وَيَتَبَلَّدُ فيها لسانُه. و تُعْتِعَ فلان إذا رُدّ عليه قولُه، ولا أَدْرِي ما الذي تَعْتَعَه.

Okudunuz mu?  Arapça Havaalanı ve Uçak ile ilgili kelimeler cümleler

Göreceli bir şeydir: إنّه شيءٌ اعتبارِيُّ.

Göstermek (işaret, ima, belirti, kanıt anlamında): Konuşması, sevindiğini gösteriyor. يَنِمُّ كَلاَمُهُ عَنْ فَرَحِهِ (يَنِمُّ عَنْ)

Göz ilişmesi: فَلَمَّا قَضىَ مُوسىَ الأجلَ وَسَارَ بِأهْلِهِ آنَسَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ نَارًا، قالَ لأهلِهِ: أُمْكُثوُا، إنّيِ آنسْتُ نَارًا لَعلّي آتيكم منها بِخبرٍأو جذوةٍ من النارِ لعلّكم تصطلون. (قصص/29)

Grup:

Bir grup alimden ders aldı. قرأ العلوم على لفيف من العلماء

H

Haşarı at: فرسٌ جَامِحٌ

Hayır, ALLAH onu istediği yere koymayı takdir etti. فأبى الله إلاَّ أن يجعله حيث شاء.

Helâl etmek:

Şeriatımıza aykırı düşen şeye gelince bizim onu yalanlamamız helâldir.

شرعَنا، فنحنُ في حِلٍّ من تكذيبِهِ أمّا ما خالف

Okudunuz mu?  Harfi cer nedir? Kaç tane harfi cer vardır? harfi cer ne işe yarar?

Heveslendirici: شَيِّقَةٌ.

Hikmet: Bunda hiçbir hikmet yoktur. إنّ هذا ليسَ من الحكمةِ في شيءٍ

Haklılık: Bunda hiçbir haklılık yoktur. إنّ هذا ليسَ من الحقِّ في شيءٍ.

İ

İfadesini bulmak: يُمَثِّلُ، يُجَسِّدُ

İhtiyaç duymamak: إستغنى

وفي حديث الجُمعة: مَن اسْتَغْنى بلَهْوٍ أَو تجارةٍ اسْتَغْنى الله عنه، واللَّهُ غَنِيٌّ حَمِيد، أَي اطَّرَحَه اللَّهُ ورَمَى به من عَيْنه فِعْلَ من اسْتَغْنى عن الشيء فلم يَلْتَفِتْ إِليه، وقيل: جزاهُ جَزاءَ اسْتِغْنائِه عنها كقوله تعالى: {نَسُوا الله فَنَسِيَهُم}

İsteğini yerine getirmek «istediğini yerine getirdim»: نَزَلْتُ عند رَغبتِهِ.

…..’ında İfadesini buldu. تَمَثَلَ فيهِ

İşi tesadüfe bırakmak. تَرْكُ الْحَبْلِ علىَ غَارِبِهِ

İşte bu olaydır ki: الأمر الّذي…أدّى إلى…جَعَلَ….مَكَّنَ… (Bk. Universal arabic Encyclopedia الثقافة)

K

Kaba, düzensiz وَعْرٌ

Kabalık: الْغِلْظَةُ

Kekelemek: تَمْتَمَ، تَلَجْلَجَ، تَعْتَعَ،

والتَّعْتَعَةُ في الكلام: أَن يَعْيَا بكلامه ويَتَرَدَّد من حَصْر أَو عِيَ، وقد تَعْتَعَ في كلامه و تَعْتَعه العِيُّ. ومنه الحديث الذي يقرأُ القرآن و يَتَتَعْتَعُ فيه أَي: يتردَّدُ في قراءته وَيَتَبَلَّدُ فيها لسانُه. و تُعْتِعَ فلان إذا رُدّ عليه قولُه، ولا أَدْرِي ما الذي تَعْتَعَه.

Okudunuz mu?  Siyer-i Nebi Dersi Örnek Sınav Soruları

Kilo vermek :

Katılımda ifadesini bulmaktadır: يتمثل في المساهمات

Meseleyi karıştırdı. إلتبسَ عليه الأمرُ

Kimisi şöyle demiştir: فَمِن قائِلٍ:

Müttefikler derhal bir saldırıyla karşılık verdiler.وسرعان ما قام الحلفاء بهجوم معاكس

Kolay elde edilebilen: سَهْلُ الْمَنالِ.

Tahkikat Komisyonu: لجنة تَقَصّي الحقائَقَ

Konsantre olmak, üzerinde yoğunlaşmak رَكَزَ – يُرَكِّزُ

Ondan korktular: اسْتَهَالوا أمْرَهُ

L

Lâf gezdirmek (arkadan çekiştirmek): İnsanları birbirlerine düşürmek için lâf gezdiriyor.

يسعى بالكلام ليوقع الفتنة بين ابناسِ

Lüzum bırakmadı: كَفىَ مؤْنَةَ…

ولـمّا بلغ سفـيان بن عيـينة قتلُ جعفر وما نزل بالبرامكة حوّل وجهه إلـى القبلة وقال: اللَّهم إنّ جعفرَ كان قد كفانـي مؤنة الدنـيا فاكفه مؤنة الآخرة، وكان جعفر من الكرم والعطاء علـى جانب عظيم وأخباره فـي ذلك مشهورة،

Okudunuz mu?  Aile ve ticâret hukûku test

M

Macera: مغامرة

Maddi gözle bakmak:

Her şeye artık maddi gözle bakılmaktadır:وَبَاتَ كُلُّ شَيْءٍ يُقَُاسُ بِمِنْظَارِ الْمَادَّةِ

Mağduriyet ifade etmek: تَظَلُّمٌ

Mest oldular ona: اهتزّتْ لهُ النفوس

Meydan Okumak

Atlamaya çalıştığımız birçok meydan okuyuşlar vardır: وَتَحَدِّيَاتُ كَثِيرَةٌ نَعْمَلُ عَلىَ تَخَطِّيهَا

N

Namazı kaçırmak: فوات الصلاةِ

Namazı kaçırdım: فاتتني الصلاةُ

Neşelendirici: شَيِّقَةٌ

Nükte, espri: (طَرِيفَة) لا يكون استعمالُها في غير ما وُضِعت له إلاّ لِطَرِيفَةٍ أدبيَّةٍ.

Ancak edebi bir nükte amacıyla ait olmadığı yerde kullanılabilir.


Yanıt: Arapça deyimler ve anlamları

kanarya
O

Orta yol. «Yazar, ne bıktıracak kadar uzatmış ne de yanlış anlaşılabilecek kadar özetlemiş»:

سَلَكَ المُؤلّفُ فيه طريقًا وَسَطًا ليس بالطويل المُستَطرَدِ، ولا بالمُقتَضَبِ الخَالي من النّفعِ والجدوى.

Okudunuz mu?  Arapçada Sık Kullanılan Fiiller

Ö

Özendirici: مُغْرِيَةٌ،

Övmek: Onu övdü, hakkında hüsn-ü şehadette bulundu: أثْنىَ عَلَيْهِ جَميلاً

Ona Önem verdi: ، أولاَهُ اهتمامًا. عُنِيَ بِهِ

Öyle azimli idi ki yapmaya karar verdiği işi kesinlikle başarırdı.

لقد كان له من العزم على التنفيذ حتّى إذا صمّم على شيءٍ أنفذه بنجاح.

P

Palyço: مُهَرِّج./أنظر معجم الفريد.

R

Rasgele: rasgele hareket etmek, maceraya atılmak. (Ayrıca bk. Macera) جزافًا

لسنا من الذين يُطلِقون الأحكامَ جزافًا. جازف في استثمار أمواله في مشاريع صناعية جديدة.

Rahle-i Tedris: Üstadın rahle-i tedrisinde okumakla geniş bilgiler kazandı. توسَّعَ في المعرِفَةِ بِتَلمَذَتِهِ على الأستاذِ

S

Sakın ha! إيّاك إن…

Sakınma-Korunma: تحاشي-احتراز-توقّي-تجنُّب-اجتناب

Sanki, (Bana öyle geliyor ki):كَأَنّيِّ بِهِ – كَأَنّيِّ بِهَا

Sistematik: المنهجيةُ

Sığmaz: Bu kitaba sığmaz. يضيق هذا الكتاب عنه.

Suçlama-Uyarı:

Hatırlatma: إخطار

Azarlama: توبيخ

Uyarma: إنذار

Okudunuz mu?  Arapça dersleri - Muhtelife

Ağır suçlama: طعن

Azarlayarak suçlama: نهر

Sakındırma: عتاب

Arkadan suçlama (kınama) : لوم

Suçlama – Kınama: إدانة

T

Tahkikat Komisyonu: لجنة تَقَصّي الحقائَقَ

Tehir Etmek:

ثم رأى القائم بأمر اللّه أن جيشه لا يقوى على فتحها، فأرجأ ذلك إلى سنوح فرصة أخرى.

Sonra El-Qaim Biemrilleâh, ordusunun orayı fethedemeyeceğini kestirdi, onun için girişimini başka bir fırsat doğuncaya kadar erteledi.

Tenezzül etmeyen: سادِرٌ: مُتُرُفِّعٌ

Tenzih etmek: Seni Tenzih ederim; أَبَيْتَ اللَّعنَ، حَاشَاكَ.

Tiksindi إشْمَأَزَّ

Titrediler karşısında : اهتزّت منه الفرائصُ.
U

Uzunca açıklamak: بسط القول في… Onların her birini uzunca açıklayacağım: سوف أبسط القولَ في كلِّ نوعٍ منها...

Ü

Üzerinde durmak:

(konuya, meseleye yeniden dönmek, üzerinde durmak):

Aritmetik biliminin tanımına dönmemiz (üzerinde durmamız gerekir)

لا بد وأن نُعَرِّجَ على تعريف علم الحساب

V

Vurdumduymaz: سَادِرٌ

Y

Yarar:

Bunun hiçbir yararı yoktur. لا طائلَ تحتَهُ.

Okudunuz mu?  Arapçada Cümle yapısına bakış. Arapça'da cümle kuruluşu: Arapça'da iki çeşit cümle var

Yaramazlık yapmak: هَرَّجَ. يقال هَرَّجَ التِّلْميِذُ في الفصْلِ. أي صاحَ وأضحَكَ ولخبطَ فأدّى إلى اضطرابٍ في قاعة الدرسِ.

Yıpratmak: إستنـزاف

Yoğun: كثيف، غليظ القوام.

جاء في المعجم الأساسيّ: الراسب، أتربةٌ أو شحومٌ أو أية فضلاتٍ غليظة القوام ترسب في قاع الأنهارِ أو البحارِ أو الأواني. ويقال: يجب تنقية الماءِ ممّا عَلِقَ به من شوائبَ ورواسِبَ.

Kendine yedirmedi: أَنِفَ، استنكَفَ

F

Frenlemek (şımarmasını önlemek) : كبح الجِمَاحِ

Fiyatlar şımardı: جَمَحَ الْغَلاَءُ

Bunun hiçbir faydası yoktur. لا طائلَ تحتَهُ.


arapça deyimler, Arapça, arapça deyim ve atasözleri

Bu kategoride yer alan Arapça Sıfat ile ilgili kelimeler cümleler başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
Ξ Bir cevap yazın

Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Ders Kitabı TIKLA! Sınıf Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Akrostiş Şiir
Forum Duası Copyright © 2007-2023
Gizlilik Politikası İletişim

Arapça deyimler ve anlamları Başlıklı Yazımızın Yanında Websitemiz İslami bilgilerden, Dini Sorular, Cevaplar, Hac, Meal, Cennet, Cehennem, Farz, Sünnet, Hanefi, Şafii, Rüya yorumları, Gusül, Abdest, İmanın şartları, Namaz, Oruç, Kuran Sureleri, Ayetleri, Hadis, Dualar, İslamda Aile Tavsiyeleri, Kadın İle İlgili Konular, İbadet, İman, Mezhep, Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, İslamın Şartları, Diyanet, Eğitim, Sohbet, Arapça, Hayırlı Geceler, Zekat, Mahrem Sorular, Evlilik, Sahabe Hayatları, Salavat,Dini Hikayeler, Günah, Helal, Haram, Tecvid, Yemin, Sadaka, Siyer, Fıkıh, Ahlak Gibi Konular İçermektedir.