Anasayfa
8 Mayıs 2021, 22:45
sizden05
Abone

Birlikte Yaşama Hukuku Hakkında Ayet ve Hadisler

Birlikte Yaşama Hukuku Hakkında Ayet ve Hadisler

@hmet
Birlikte Yaşama Hukuku Hakkında Kurandan Ayet ve Peygamberimizin Hadislerini paylaşır mısınız?


Cevap: Birlikte Yaşama Hukuku Hakkında Ayet ve Hadisler

yasemin
Birlikte Yaşama Olgusu ve Rahmet Peygamberi

Hepimizin bildiği gibi Kur’an farklılıkların doğallığını kabul eder ve hatta dillerin ve renklerin farklı olmasının Allah’ın varlığının delillerinden olduğunu ifade eder: O’nun kanıtlarından biri de, gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır. (Rum 30/22) Ayrıca Kur’an’da Rabbin dileseydi insanları elbette tek bir ümmet yapardı. (Hûd, 11/118) buyurularak insanların farklılıklarının ilahi hikmetin ve sınavın bir parçası olduğu vurgulanmaktadır.

Hucûrât suresinin 13. ayeti de bize bu konuda çok önemli bir ölçüt getirmektedir: Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir. (Hucûrât, 49/13). İnsanlar farklı dil, din, cins, ırk, kabile, sosyal ve kültürel gruplar halinde yaşarlar. İçinde yaşadığımız coğrafya, önceki nesillerden devraldığımız kültür ve gelenek, mensubu olduğumuz inanç ve görüşler de bizim varlık ve kimlik dünyamızın adeta ayrılmaz parçalarıdır. İnsanlar bu farklara bağlı olarak farklı kimlik sahibi olur, bu kimlikle tanınır ve tanışır. Ayrıca her biri kendi farklılığını, özelliğini bir gurur, değer ve övünç vesilesi yapar. Ancak bu ayet, farklı yaratılmanın ‘kimlik edinme ve bu kimlikle tanınma, tanışma’ fonksiyon ve hikmetini onaylarken; farklı sosyal ve etnik gruplara mensup olmanın üstünlük vesilesi olarak kullanılmasını reddeder. İnsanın şeref ve değerini, kendi iradesi ile elde etmediği aidiyetlere değil; kendi irade ve çabasıyla elde ettiği değerlere bağlar.

Okudunuz mu?  Cin gördüm diyenin şahitliğinden şüphe edin??

İnsanların farklılıkları hakkında Kur’an’ın çizdiği bu çerçeveden sonra ifade edilmelidir ki, insanların birlikte yaşama ihtiyacı yaratılıştan gelen bir özelliktir ve bu aynı zamanda psikolojik olduğu kadar, sosyal ve iktisadî bir gereklilikten de kaynaklanmaktadır. Fertlerin huzur ve güven ortamında birarada yaşayabilmesinin ön şartı da bireyler arasındaki sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik bilincinin oluşmasıdır. Toplumda birlikte yaşama bilincinin oluşabilmesi için, öncelikle fertlerin birbirlerine karşı iyi niyet ve samimiyet taşıması, insan olarak birbirine saygı duyması, bencillik ve bireysel çıkarcılığın insanı yiyip bitiren girdabından kurtulup paylaşmanın manevi hazzına ermesi gerekir. Bireylerin, görev ve sorumluluklarını yerine getirmede ihmalkâr ve sorumsuz davranışlar sergilemesi halinde, sonuç hem toplum hem de fert için acı olmaktadır. Bir toplumda sorumluluğun yerini, sorumsuzluk, vicdanın yerini acımasızlık, diğerkâmlığın yerini bencillik, paylaşmanın ve dayanışmanın yerini cimrilik ve vurdumduymazlık alırsa, kişilerin en yakınlarına dahi itimat edemeyeceği derecede güven bunalımı yaşanırsa, orada toplumsal yapı çöküntüye uğramış demektir.

Okudunuz mu?  Diyelim ki üzerimizde kul hakkı var ama o kişiye söyleyemiyoruz fitne çıkacağı için bu durumda ne yapılmalı ?

Toplumun fert üzerinde olduğu gibi, ferdin de toplum üzerinde hakları vardır. Bizler, toplum halinde ve huzur içinde yaşamak istiyorsak sevinçleri ve nimetleri paylaşmayı, zayıfların ihtiyaçlarını gidermeyi, muhtaçların dertlerine derman olmayı ve acıları dindirmeyi öğrenmeli ve bunları hayata geçirmeliyiz. Aksi taktirde, aynı coğrafyayı paylaşan, aynı dini, milli ve kültürel değerleri taşıyan insanlar arasında birlik ve dirliğin yerini ayrışmalar, fertleri bağlayan sevgi ve dayanışmanın yerini bencillik, kin ve düşmanlık almaya başlar.

Okudunuz mu?  Tekbir almak elleri kaldırmak

Sadece insanlara karşı değil, bütün canlılara karşı sorumlu olduğumuzu bildiren Kur’an, bir yandan bireysel anlamda şükür, takva, sabır, iffet, doğruluk, dürüstlük ve çalışkanlık gibi ahlâkî değerlerin önemine vurgu yaparken, diğer yandan birlikte yaşamanın gereği olarak paylaşma, af, dayanışma, fedakârlık gibi erdemleri ön plana çıkararak toplumsal yapıyı güçlendiren ahlaki ve insani erdemlere dikkatleri çekmektedir. Bu bağlamda birlik ve beraberliği, hayırlı ve güzel işlerde yarışmayı, akrabalara iyilik yapmayı, yoksullara haklarını vermeyi, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı, emanetlere riayet etmeyi, komşularla iyi geçinmeyi, adaletin gerçekleşmesini ve yaptığımız her işi en iyi şekilde yapmayı (ihsan) toplumsal ahlâkın temel dinamikleri olarak sunmaktadır. Öte yandan öfke, kibir, kıskançlık, kin, gıybet, kınama ve başkalarının özel hayatını araştırma (tecessüs) gibi, kişiye ve topluma zarar verecek her türlü ahlâkî sapmadan da sakındırmaktadır.

Okudunuz mu?  İntihar eden ebedien cennemdemi kalıyor

Bu rahmet yüklü kuşatıcı mesajın modern dünyaya sunduğu barış esasen hepimizin Hz. Âdem’den geldiği ve Hz. Âdem’in de topraktan yaratıldığı gerçeğine dayanır. Böylece biz aynı insanlık ailesinin üyeleri olarak kardeşliğimizi, birbirimizi sevmeye olan ihtiyacımızı, faniliğimizi ve alçak gönüllü olmamız gerektiğini farkederiz. Sevginin vatanı bireyin gönül yurdudur; gönül yurdunun sahibi ise Yüce Yaratıcımızdır.

Okudunuz mu?  Namaz çeşitleri nelerdir?

Unutulmamalıdır ki, Hz. Peygamberi anlamak Kur’an’ı anlamaya, Kur’an’ı anlamak da Hz. Peygamberi anlamaya bağlıdır. Dolayısıyla dinî bir görev olarak yerine getireceğimiz pratikler ve bireysel dindarlığımızda tercih edeceğimiz uygulamaların en güzeli, onun hayatında bulunmaktadır. Kur’an’da Allah’ın sevgisine mahzar olmanın Hz. Peygamber’e uymaktan geçtiği (Âl-i İmrân, 3/31) ve Hz. Peygamber (sevgisi) mü’minlerin içinde olduğu sürece Allah’ın kendilerine azab etmeyeceği nin (Enfâl, 8/33) vurgulanması, Hz. Peygamber’in örnekliğinin mü’minler için ne kadar önemli olduğunu açıkça ifade etmektedir.

Onun söz ve uyarıları, örnek ahlakı, davranışları, sabırla sürdürdüğü eğitimi ve rehberliği sayesinde Cahiliye toplumu medeni bir topluma dönüşmüş, şirkin yerini tevhit inancı, haksızlığın yerini adalet, kibir ve nefretin yerini tevazu ve sevgi, sonu gelmez çekişmenin ve bencilliğin yerini barış, huzur ve iyilikte yarışma almıştır. Öyle olduğu için de bu yeni dönem İslam’ın altın çağı, mutluluk çağı anlamında asr-ı saadet olarak anılmıştır.

Okudunuz mu?  Zikir sayısı önemli mi ?

Hz. Peygamber, birlikte yaşamanın vazgeçilmez unsurları olan barışı, müsamahayı, affı, rahmeti ve merhameti, mücerret bir iddia ve söz olmaktan çıkarıp yaşanılan bir gerçekliğe dönüştürmüştür. Kendisinden düşmanlarına ‘beddua ve lanet’ etmesini isteyenlere kendisinin bunlar için değil; ‘rahmet ve merhamet peygamberi’ olarak gönderildiğini söyleyerek uyarmış ve yol göstermiştir. O hiç kimseyi ayıplamamış, kötülüğe kötülükle karşılık vermemiş ve nefsi için intikam almamıştır. Etrafındakileri hiç incitmemiş, kendisinden talepte bulunanı geri çevirmemiştir.

Dürüstlüğü, emaneti korumayı, insan haklarına riayet etmeyi, yetim ve kimsesizlere kol kanat germeyi, kimseyi incitmemeyi, iyilik yapmayı öğütleyen ve yaşayışıyla bunlara en güzel örnek olan Peygamberimiz; İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız. buyurarak sevgiyi ve imanı toplumsal barışın, birlikte yaşamanın temel taşı yapmıştır. Daha sonra da yanındakilere, aralarında sevgi bağını, Kur’an’da da üzerinde önemle durulan (eve girerken selam verme, Nûr 24/27; daha güzeliyle veya aynıyla karşılık verme, en-Nisâ 4/86), ancak selâmlaşarak kurabileceklerini bildirmiştir (Müslim, Îmân , 93-94).

Okudunuz mu?  Akrabalardan biri yeğenine ,torununa müstehcen görüntü ve video göstermesi durumda nasıl tepki verilmeli

Bu konuda akla gelen ve hepimiz tarafından iyi bilinen birkaç hadisine kulak verelim:

Sizden biriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe (kâmil manada) iman etmiş olamaz. (Buhârî, İmân 7; Müslim, İmân 71, 72; Tirmizî, Kıyâme 59; Nesâî, İmân, 19, 33).

Kim müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir; kim müslüman kardeşini bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onu bir sıkıntıdan kurtarır; kim müslüman kardeşinin bir kusurunu gizlerse Allah da onun kusurunu gizler (affeder) (Buhârî, Mezâlim , 3; Müslim, Birr , 58).

Okudunuz mu?  Rüku ve secdeyi yaparken kaç kere subhane rabbiyel ala veya sübhane rabbiyal azim denir

Hz. Peygamber uzlaşma ve kaynaşma çabası göstermenin müslümanlar için bir görev olduğuna şöyle işaret eder: Mümin ülfet eden (uzlaşıp kaynaşan) insandır; ülfet etmeyen ve kendisiyle ülfet kurulamayan insanda hayır yoktur (Müsned, II, 400; V, 235).

Toplumun inşasında rahmeti esas alan Peygamberimiz yetimin elinden tutmuş, kimsesizlerin kimsesi olmuş, büyüklerin ve küçüklerin ihtiyaçlarına cevap vermiş, huzur ve güveni tehdit eden davranışları önleyici tedbirler almıştır. Nitekim hicret sonrasında Medine toplumunda toplumsal uzlaşma ve kaynaşmayı onların arasında kardeşlik tesis ederek sağlamıştır. Bilindiği gibi Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde müslümanların kardeş olduğu belirtilerek (meselâ bk. Âl-i İmrân 3/103; el-Hucurât 49/10) onlar arasında güçlü bir sevgi bağı kurulması öngörülmüştür. Gerçek anlamda ilk müslüman toplumun kurulduğu Medine’de, Mekke’den göç edenlere kucak açan Medineli müslümanlar Kur’ân-ı Kerîm’de, Onlar, hicret edip yanlarına gelenleri severler (el-Haşr 59/9) diye takdir edilir. Bunların muhacirlere yaptıkları yardımlar sebebiyle Kur’ân-ı Kerîm’de, ensar (yardım severler) diye anılmaları (et-Tevbe 9/100, 117) İslam’da sevgi ve onun ürünü olan dayanışmanın önemine işaret eder. Bütün bu saiklerle Medine’de ilk günden itibaren hayat tarzı olarak kardeşlik, farklı gruplar arası anlaşma, haklara saygı ve adalet temel değerler olarak yerleşmeye başlamıştır. Bu şehirde olgunlaşan ve şehri olgunlaştıran din ve onun hayata yansıyan örnekliği, gerçekten kucaklayıcı, çevresine saygılı ve farklı yaşam tarzlarına, dünya görüşlerine açık bir medeniyetin temellerini atmıştır.

Okudunuz mu?  Mekruh yapan insan ibadeti kabul olur mu?

Hz. Peygamber aynı toplumda beraber yaşadıkları gayr-i müslimlerle münasebetlerinde de bugünün insanına güzel örnekler sunan uygulamalar sergilemiştir. Allah’ın Rasulü’nün hasta olan bir Yahudiyi ziyaret etmesi ve bir Yahudi cenazesi için ayağa kalkarak ona hürmet göstermesi hepimizce malum hadiselerdir. Hz. Peygamber’in ayağa kalktığı cenazenin Yahudi bir kişiye ait olduğunu hatırlatanlara verdiği "Bu da bir insan değil mi?" (Müslim: 1593, 1596) şeklindeki cevabı, insana sırf insan olduğu için saygı gösterilmesi gerektiğinin fiili bir örneğidir.

Okudunuz mu?  Evde İncil Bulundurmak/Okumak

Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinden alıntıdır.


toplu yaşamakla ilgili ayetler, Toplumla ilgili hadisler, yasama ile ilgili hadis

Bu kategoride yer alan Kenzül arş ile ilgili sahih hadis varmı ? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
Ξ Bir cevap yazın

Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Ders Kitabı TIKLA! Sınıf Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Akrostiş Şiir
Forum Duası Copyright © 2007-2023
Gizlilik Politikası İletişim

Birlikte Yaşama Hukuku Hakkında Ayet ve Hadisler Başlıklı Yazımızın Yanında Websitemiz İslami bilgilerden, Dini Sorular, Cevaplar, Hac, Meal, Cennet, Cehennem, Farz, Sünnet, Hanefi, Şafii, Rüya yorumları, Gusül, Abdest, İmanın şartları, Namaz, Oruç, Kuran Sureleri, Ayetleri, Hadis, Dualar, İslamda Aile Tavsiyeleri, Kadın İle İlgili Konular, İbadet, İman, Mezhep, Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, İslamın Şartları, Diyanet, Eğitim, Sohbet, Arapça, Hayırlı Geceler, Zekat, Mahrem Sorular, Evlilik, Sahabe Hayatları, Salavat,Dini Hikayeler, Günah, Helal, Haram, Tecvid, Yemin, Sadaka, Siyer, Fıkıh, Ahlak Gibi Konular İçermektedir.