Kibir mi? O nedir ki?
akansu
Kibir Nasıl Anlaşılır?
Kibir çeşitlidir. Her insanın kibirlendiği yerler farklı olabilir. Bir insan kendinin kibirli olduğunu bilebilir mi? Çok kolay bilir. Bir kimse, herhangi bir hususta kendini başkasından üstün görüyorsa kibirlidir. Çünkü büyüklük ve üstünlük ancak Allah’a mahsustur.
Yanına başkasının oturmasını istememek ve hastalarla birlikte oturmamak, evinin işini alıp evine getirmemek ve kullanılmış elbisesini tekrar giymekten hoşlanmamak, iş başında iş elbisesi giymek istememek, fakirlerin davetine gitmek istemeyip zenginlerinkini tercih etmek, akrabasının ve çocuklarının ihtiyaçlarını temin etmemek, doğru sözü, haklı tenkidleri kabul etmeyip münakaşa etmek, kusurunu, kabahatini bildirenlere teşekkür etmemek, içeri girince, oradakilerin ayağa kalkmaları hoşuna gitmek gibi şeyler kibir alametidir.
Bir yere giderken, arkadaşı önce girince, ona (İnsan nezaket icabı olsun siz buyurun demez mi?) demek veya düşünmek yahut önce arkadaşının selam vermesini beklemek kibir alametidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Selamı önce veren kibirden beridir.) [Beyhekî]
Bir yere girerken arkadaşına (Sen gir) diye emir vermek, önce girmesi için ısrar etmek de ekseriya kibir alametidir. Orada tevazu göstermesi yapmacıktır. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, (Tevazu göstermeye çalışmak da kibirdir. Çünkü kendinde bir varlık hisseden tevazu göstermeye çalışır. Gerçek tevazu ehli, kendinde bir varlık hissetmez ki, tevazu göstermeye çalışsın. Onun tevazuu tabiidir, yapmacık değildir.) buyuruyor.
Bir kimse, tevazu göstermek için, (Ben Besmelenin "Be"sinin altındaki noktayım.) deyince, Şibli hazretleri, (Kendine bir mevki mi gösteriyorsun?) buyurdu. Kendini bir şey zanneden kimsenin tevazudan nasibi olmadığını bildirdi.
Bazısı da, (Bu günahkâr, bu fakir) diyerek kendinin tevazu ehli olduğunu göstermeye çalışır. Bir günahını söyleyince hemen kızar. O zaman sözünde yapmacık olduğu anlaşılır. Din büyükleri de "bu fakir" diye kullanırlar. Fakat bunlar böyle sözlerinde samimidir.
Tevazu göstermekle, tevazu sahibi olmak çok farklıdır. Tevazu sahibi övülmüş, tevazu göstermeye çalışan ise yerilmiştir. Kibirlenmekle, kibirli görünmek de böyle farklıdır. Kibirliye karşı, kibirli görünmek sevabdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kibirliye kibirli görün! Böylece, onu hakir ve küçük düşürmüş olursun.) [İ. Gazalî]
Başkasının tenkidinden hoşlanmıyor, onun benden ne farkı var, o da bir insan diyorsa, hakkı onun ağzından duymak zor geliyorsa, bilsin ki bu da kibirdendir. Kibirli münkirler, peygamberlere (Siz de bizim gibi insansınız.) demişlerdi. (İbrahim 10)
Fudayl bin İyad hazretleri "Tevazu, ister cahilden, ister çocuktan duyulsa da hakkı tereddütsüz kabul etmektir." buyuruyor. Kabul edemiyen kibirlidir.
Bazı kimseler, birinden yol sormaya çekinirler. Birşey öğrenmek, sormak onlara zor gelir. Hatta çok lüzumlu bir dini soruyu bile sormak istemez. Kopan düğmesini dikmemek, maiyetinde çalışanlarla yemek yememek, kendi yükünü bile taşımamak da kibirdendir. Hadis–i şerifte buyuruldu ki: (Gömleğini, ayakkabısını tamir eden, hizmetçisi ile yemek yiyen ve çarşıdan yükünü kendi taşıyan kibirden uzaktır.) [Ebu Nuaym]
İnsanların hep kötü yönlerini görüp, ortalık çok bozuldu diyen kibirlidir. (İnsanlar helak oldu diyenin asıl kendi helak olmuştur.) [Müslim]
Allah için sinirlenenler, varsa da, nefsinden, şeytandan dolayı sinirlenen çoktur. Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı, (Kâfirlere gazap ederler) diye övüyor. Fakat kibrinden dolayı sinirlenmek, gazaplanmak kötüdür. İsa aleyhisselam gazabın da kibirden olduğunu bildiriyor. Hadis-i şerifte (Gazap imanı bozar.) buyuruluyor. (Beyhekî)
Kibir, diğer günahlardan niçin daha büyüktür? Çünkü, kibir, yani büyüklük ancak Allahü teâlâya mahsus iken, kulun kibirlenmesi, bir kölenin hükümdarın tacını başına geçirerek onun kürsüsüne de oturup hükmetmesine benzer. Hükümdarın bir emrini yapmıyarak suç işlemekle, hükümdarlığına sahip çıkmak arasında elbette büyük fark vardır. İşte kibirlenmek, Allahın emrini yapmamak gibi bir suç değil, bizzat ilah olmak gibi büyük suç oluyor.
Bu suçun biraz daha aşağısı ilahlığa ortak olmaktır. Hükümdarın maiyetine hakaret eden, onlara üstünlük taslayan ve onları kendi idaresine almak isteyen kimse, bir noktada hükümdara ortak olmuş sayılır. Her ne kadar bunun tahtına oturmak gibi değilse de ona yakındır. Bütün yaratıklar, Allahü teâlânın kullarıdır. Bunlar üzerinde büyüklük, hakimiyet, yalnız Ona mahsustur. İnsanlara bu şekilde kibirlenen, Allahü teâlâya ortak olmuş sayılır.
Kibir, insanı, Allahü teâlânın bütün emirlerine muhalefete davet eder. Çünkü kibirli insan, başka birinden hak ve hakikati duysa, onu kabul etmek istemez, hemen karşısına çıkar. Dini konularda bile münazara edilse, hemen inkara kalkışır. Hatta hakkı, karşıdakinin dilinden duysa hemen çeşitli yollardan, doğru olduğunu bile bile onu çürütmeye çalışır. Kibrin zararları hakkında hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kendisine el pençe divan durulmasını isteyen Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [İ. Ahmed]
(Kibirden de uzak olduğu hâlde ölen Cennete girer.) [Tirmizî]
(Kibirli fakire şiddetli azab vardır.) [Müslim]
(Yiyin, için, giyinin ve tasadduk edin fakat israftan ve kibirden sakının.) [İ. Mace]
(Nuh aleyhisselam ölüm döşeğinde iken çocuklarına dedi ki: Size iki şeyi emreder, iki şeyi yasaklarım. Yasakladığım şirk ile kibirdir. Emrettiğim ise, "La ilahe illAllah" ve "SübhanAllahi ve bihamdihi" demektir.) [Hakim]
(Kibirliler kıyamette zerre gibi ayak altında kalır. Herkes onları çiğner.) [Tirmizî]
(Kibirli, Allahı gadablı bulur.) [Beyhekî]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Kibriya ve azamet bana mahsustur. Bu ikisinde bana ortak olanı hiç acımadan Cehenneme atarım.) [Müslim]
(Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez.) [Müslim]
(Kibirli, hakkı küçük görür, inkar eder, insanlara hakaret gözü ile bakar.) [İ.Gazali]
(Mehmet oruç)
Cevap: Kibir mi? O nedir ki?
fevziay
Allah Razı olsun
Yeryüzünde kibirle ve azametle yürüme, çünkü ne kadar bassan yeri yaramazsın. Boyca da asla dağlara erişemezsin". (İsra 37) …
Yanıt: Kibir mi? O nedir ki?
İnşirah
Kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez. Seviyor gibi gözükse de samimi olarak sevmez. Belki ondaki menfaati ve lezzeti sever. Dâima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır. Kusuru kendine almaz ve avukat gibi kendini müdafaa eder. Mübalağalarla veya yalanlarla kendini över, adeta nefsine büyük bir pay verir. Öyle ki sonunda "O kimse ki heva ve heveslerini ilah edinmişlerdir.” (Furkan, 43) ayetinin tokadını yer.Allah razı olsun
Soru: Kibir mi? O nedir ki?
rana
Allah c.c. razı olsun akansu kardesim
Büyüklenmek, büyüklük taslamak, ululuk iddia etmek. Kendini başkalarından yüksek görerek onları aşağılamak.
Şeytan’a ait bir özellik olan kibir, onun Hz. Adem’e secde etmesini engellemişti. Cenab-ı Allah bunu Kur’ân-ı Kerim’de şöyle anlatmaktadır:
"(Hz. Adem’e) secde etmekten yalnızca İblis kaçındı. Kibirlendi ve kâfirlerden oldu" (el-Bakara, 2/34).
Küfür ve inkârın en önemli sebebi kibirdir. Bunu Hz. Adem (a.s)’ın kıssasında görmek mümkündür. Nitekim şeytan’ın kibrinden dolayı isyanından sonra, inkâr ve isyan edenlerin çoğu kibir nedeniyle isyan etmişlerdir. Hz. Musa’nın apaçık delilleri karşısında Firavun inkâr etmişti. "Sonra da Musa’yı ve Harun’u, firavun ve topluluğuna mucizelerimizle gönderdik. fakat onlar, kibirlendiler ve suçlu bir kavim oldular" (Yûnus 10/75). Hz. Peygamber (s.a.s) döneminde inkâr eden zengin ve ileri gelen insanlar kibir neticesinde inkar etmişlerdir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: "En sonunda da sırt çevirdi. Büyüklük tasladı ve şöyle dedi: "Bu eskilerden kalan bir sihirden başka bir şey değildir" (el-Müddesir, 74/23-24), Zenginlik, ululuk ve makam sahibi olmakla kibrin yakın alakası, Allah Teâlâ’nın beytan’a şu hitabında görülmektedir: "Kibirlendin mi, yoksa kendini yüce mi zannettin?" (Sâd, 38/75),
Kibir inkârda önemli bir rol oynadığından Allah Teâlâ Kur’ân’da kibirden ve bu kelimenin türevleri olan istikbâr, müstekbir ve kibriya’dan sık sık bahsetmektedir,
Hz, Nuh (a.s) oğluna vasiyet ederken "iki şeyden seni menederim, biri şirk diğeri kibirdir" buyurmuştur (Ahmed b. Hanbel, I, 170). Ebu Reyhâne (r,a) Hz. Peygamber (s.a.s)’den şöyle rivayet etmiştir: "Cennete kibirden hiçbir şey giremez". Orada bulunanlardan biri şöyle dedi: "Ey Allah’ın Rasülü! Ben, kamçımın şaklaması ve ayakkabımın sağlamlığı ile güzel görünmekten hoşlanırım, bu kibir midir?" Hz, Peygamber (s.a.s) "Hayır bu kibir değildir. Allah güzeldir güzeli sever Kibir hakkı küçük görmek ve başı gözü ile insanlarla alay etmektir" (Müslim, İman, 47; Ahmed b Hanbel, lV, 133-134) buyurdu. Bu hadis-i şerif hakk karşısındaki alaycılık ve inkârın kibir olduğunu anlatmakla birlikte insanlarla alay etmenin kibirden kaynaklandığına işaret etmektedir. Hz. Peygamber yanında sol eli ile yemek yiyen bir adama "sağınla ye" demiştir. Adam "sağımla yiyemiyorum" deyince Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Yiyemez ol; Bu adamın sağıyla yemek yiyemiyorum demesi yalnızca kibrindendir" (Müslim, Eşribe, 107).
Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalbinde hardal tanesi kadar iman olan hiç bir kimse cehenneme girmez; kalbinde hardal tanesi kadar tekebbür bulunan hiç bir kimse de cennete giremez" (Müslim, İman, 147, 148, 149; Ebû Dâvud, Libâs, 26; Tirmizi, Birr, 610; İbn Mâce Mukaddime, 9; Zühd, 16), Bu hadis-i şerifin Müslim’in es-Sahih’indeki bab başlığı, "kibrin haram olması ve bunun açıklanması" şeklindedir. Buradan da anlaşılacağı gibi kibir haram olan kötü huylardan birisidir. Hadisteki ifade kibirli insanın cennete giremeyeceğini anlatmaktadır. Ancak buradaki kibir, Allah’a ve Peygamber (s.a.s)’e karşı olan kibirdir. Ahlâkî bir özellik olarak kibir, başkalarını küçük görmek ve onlarla alay etmek anlamıyla düşünülürse bu özellik insanı dinden çıkaran bir özellik değildir. Ancak haramdır, insanı dinden çıkarabilecek fiiller işlenmesine sebep olabilir. Böyle bir özellik sahibi de cehennemde kibrinin cezasını çektikten sonra Allah’ın afv ve mağfiretiyle cennete girecektir, Nitekim bir âyet-i kerime’de Allah Teâlâ: "Biz onların kalblerindeki kin ve hasedi çıkaracağız" (el-Hicr, 15/47) buyurarak, cennete giren insanların kalbinden dünyadaki ahlâkî kusurlarının temizleneceğini anlatmaktadır.
Bu konudaki bir başka hadis-i şerif şöyledir: "Kendini büyük gören yahut kibirli kibirli yürüyen kimse Allah’ın huzuruna, Allah kendisine gazablanmış olarak çıkar" (Ahmed b. Hanbel, II, 118). Bu hadis kibirlinin âhiretteki durumunu gözler önüne sermektedir. Bu tür bir gazab-ı ilâhiye sebep olarak Hz. Peygamber insanın elbisesini sürüyerek çalım satmasını ve kibirlenmesini de göstermiş ve: "Elbisesini kibirle yerde sürüyen kimseye Allah merhamet nazarı ile bakmaz" (Müslim, Libâs, 42) buyurmuştur. Bu hadis-i şerifler ahlâkı bir kusur olan kibrin Allah nezdinde ne derece kötü kabul edildiğini anlatmaktadır. Bir başka kibir şekli olan hakka karşı büyüklenmek ise kâfirlikle bir kabul edilmiş ve lanetlenmiştir. Hz, Peygamber şöyle buyurur: "Mütekebbirler kıyamet gününde, insan yeklinde küçük karıncalar gibi hasredilir. Bütün her taraflarından zillet onları kuşatır…" (Tirmizî, Kıyâme, 47; Ahmed b Hanbel, II, 179).
Hz, Peygamber, kibirlilerin cehenneme gireceğini şöyle anlatmıştır: "Cennet ile cehennem münakaşa ettiler. Cehennem şöyle dedi: "Bana zâlimlerle kibirliler girecek" Cennet onu şöyle cevapladı. "Bana zayıflarla yoksullar girecek" Bunun üzerine Allah (c.c) berikine "Sen benim azabımsın seninle dilediğime azab ederim" buyurdu. Ötekine de "Sen benim rahmetimsin, Seninle dilediğime rahmet ederim Sizin her biriniz için dolu dolu insanlar var" (Müslim, Cenne, 34, 35, 36) buyurdu. Bu konudaki kudsi bir hadis-i şerifte Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Kibriyâ ridam, azâmet izârımdır. Kim bu ikisinden herhangi birinde benimle çekişirse onu cehenneme atarım" (Ebû Dâvud, Libâs, 25; İbn Mâce, Zühd, 16). Hz. Peygamber (s.aş) kibri zemmettiği gibi, kibrin müspet karşıtı olan tevâzuyu da övmüştür. Bir hutbelerinde Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Allah azze ve celle bana şöyle vahyetti: Mütevâzî olun, öyle mütevâzî olun ki, biriniz diğerine karşı övünmede bile bulunmasın" (ibn Mâce, Zühd, 16)
İslâm bir ahlâkî kusur olan kibri yasaklamıştır. Böyle bir kibir haramdır, Allah’ın rahmetinden kovulma sebebidir. Ancak bir kibir daha vardır ki Kur’an bunu "Müstekbir" ifadesiyle ifade etmiştir. Müstekbirler Allah’ın arzında bizzat kendi güzelliklerini tesis etmek için gayret gösteren azgınlar ve zorbalardır. Bunlar Allah’ın kullarını kendi köleleri yapmak için Allah’ın dinine karşı büyüklenirler. Allah Teâlâ bu çeşit insanlar için şöyle buyurmaktadır: "İşte âhiret yurdu; Biz onu yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuk çıkarmayı istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) sonuç muttakilerindir" (el-Kasas, 28/83). (Ayrıca bk. İstikbar, Müstekbir maddeleri).
iLkLimya
bi duvar yazısı vardı kibirLe iLgiLi ;
eskiden kibirLiydim şimdi tamamen kusursuzum…
İnşirah
< bi duvar yazısı vardı kibirLe iLgiLi ;
eskiden kibirLiydim şimdi tamamen kusursuzum… >
bu kibirdende aşağı bir söz, Her insan kusurludur, Kusursuz olan Rabbimiz olan Allah cc’dır.. çok sakıncalı bir cümle şirke kadar gider Allah muhafaza
iLkLimya
ürküyor insan deiL mi 🙂
betafix
(Kendisine el pençe divan durulmasını isteyen Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [İ. Ahmed]
rabbım razı olsun ınsllah…
Desert Rose
< Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kibirliye kibirli görün! Böylece, onu hakir ve küçük düşürmüş olursun.) [İ. Gazalî]
>
güzel paylaşım Allah c.c razı olsun,cümlemizi kibirden korusun….amin.
kibri nedir mumseme