Anasayfa
8 Mayıs 2021, 5:01
Mezhepler
Yönetici

İslam Hukukunda Suç ve Ceza

İslam Hukukunda Suç ve Ceza

LordOmeri
Bu yazımızda hem Islam’la ve Islam hukukuyla ilgili bir takım iddiaları genel olarak cevaplandırmaya, hem de Islam ceza hukukunu ana hatlarıyla ortaya koymaya çalışacağız.
Bu gün Islam’ı tanımlamada pek çok sıkıntı yaşanmaktadır. Dini sadece kul ile Yaradan’ı arasında bir bağ ve güzel ahlak olarak sınırlandırma gayretinde olanlar, onun fertler ve toplumlar arası ilişkileri düzenleme gibi bir gayesi olmadığını, dolayısıyla bu anlamda ne bir suç tanımlaması ne de bu suça karşılık bir cezası bulunmadığını iddia etmektedirler. Bu hususta sadece Islam’ın anlayışını ortaya koymak isteyenleri de ellerindeki karşı durulamaz imkanlar sayesinde toplum karşısında mahkum etmek istemektedirler. Acı olan husus ise, bu durumda ilmi bir anlayışla hareket edip hakikati ifade etmekten çekinmemesi gerekenlerin içine düştükleri açmazdır. Zira bunlar, dini kendi bütünlüğü içinde ele almayı değil de, mevcut yargılarla bağlantılı olarak dine yeni bir çerçeve kazandırmayı tercih etmektedirler.
Bazıları da dini, yasakladığı hususlardan bir kısmı için koyduğu dünyevi cezalara işaretle, kendisini Islam’a nispet eden insanların işlediği cinayetlerden sorumlu tutma cehaletini göstermektedirler. Yani bunların nazarında Islam, insanlara eziyet etmeyi, ceza vermeyi emreden bir din; müslümanlar da, bundan haz duyan bir toplumdur.
Burada söz konusu anlayışları da göz önünde bulundurarak, Kur’an ve sünnetin ya da daha genel ifadesiyle Islam Hukuku’nun suç ve cezalarla ilgili bakışını ele alacağız.
Kur’an, insanın varoluş gayesini ibadet ve imtihan olarak ifade etmektedir. Neye inandığı, kime ibadet ettiği ve nasıl yaşadığı hususunda imtihana tabi tutulan ve bunun sonucunda mükafat ya da ceza görecek olan insanoğlu, bu imtihanda yalnız bırakılmamış, kendisine Yaradan’ının isteklerini aktaran peygamberlerle ve onların Rab’lerinden getirdikleri kitaplarla yolu aydınlatılmıştır. Insanın, diğer varlıkların aksine kendi irade ve tercihleri doğrultusunda hareket etme imkanı ve buna binaen sonu gelmez arzuları bulunmakla beraber, ondan hem ruhunu hem de bedenini ilahî emirlere, Rabb’inin arzularına teslim etmesi istenmektedir.
Bir rahmet dini olan Islam; dünya ile ahiret, fert ile toplum, iman – ibadet – ahlak ile hukuk arasında kendine has özellikleri ile denge kurmuş, insanın yaratanı ile münasebetlerini ve toplumsal ilişkilerini, genelde ana hatlarıyla bazen de detaylarına inerek ele alıp düzenlemiştir. Bu düzenlemelere uymayı da kulluğun gereği saymıştır. Islam, koyduğu kuralların uygulanmaması durumunda ahiretteki cezalara vurgu yapmakla birlikte, dünyevi cezalara da yer vermiştir. Zira çoğu zaman uhrevi cezalar herkes için caydırıcı olmamaktadır. Ayrıca bazı suçların işlenmesinde, Allah’a karşı itaatsizlik ve isyanın yanında, topluma karşı bir saldırı ve haksızlık vardır.
Islam’ın, kurallarını korumaya ve istediği insan tipini oluşturmaya hizmet edecek, cezai müeyyidelerinin varlığı, inkar edilemez bir gerçektir.
Islam ceza hukuku, amaçları, ilkeleri, cezaların tasnifi ve çeşitleri gibi hususlarda diğer hukuk sistemlerinden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Burada bu konuları sırasıyla ele alacağız, ardından da önemine binaen insanın canına ve organlarına kastetmenin yani öldürme ya da yaralamanın hükmüne ayrıntılı olarak yer vereceğiz.

Islam Hukukunda Cezaların Amaçları

1. Islam bir rahmet dini ve onun peygamberi de bütün varlıklar için bir rahmet ve merhamet sebebidir. Bu nedenle Islam’ın gayesi insanlara ceza vermek ve öldürmek değil, suçluyu cezalandırarak, hem onu suç işlemekten alıkoymak hem de toplumu onun kötülüklerinden koruyup ve suçların yayılmasına engel olmaktır. Zira Islam, insanların kendisiyle dirilmesini, maddi ve manevi yönden hayat bulmasını vazgeçilemez bir ilke olarak ortaya koyar. Bir kişinin hidayetine vesile olmayı, bütün dünya nimetlerini elde etmekten üstün tutar.
2. Suçluyu cezalandırmakla kamu yararı gözetilmiş ve adalet sağlanmış olur. Zira suçluya müdahale etmemek ya da merhamet göstermek, mağdura ve topluma karşı katı kalpli olmak demektir. Bu nedenle Kur’an zina cezasını ifade ettikten sonra infazı hususunda gösterilebilecek tereddütlere karşı insanları uyarmakta ve genel bir ifade kalıbıyla şöyle buyurmaktadır: …Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın (merhamet etmeyin)… (en-Nûr 24/2).
Bir kötülüğe benzer şekilde karşılık vermek adaletin gereğidir. Aksine bir durum toplumda zulmün hakim olmasına, güçlünün zayıfı ezmesine, anarşi ve terör ortamının oluşmasına zemin hazırlar. Nitekim ayet-i kerimede Kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülüktür. Fakat kim affeder barışı sağlarsa mükafatı Allah’a aittir. buyurulmaktadır. (eş-Şuara, 42/40). Adaleti gerçekleştirmek için usulüne uygun olarak verilen cezayı Hz Peygamber şöyle ifade etmiştir: Yer yüzünde uygulanan bir ceza yer yüzü halkı için otuz sabah yağmur yağmasından daha hayırlıdır. (1)
3. Cezalar temelde ‘akıl, din, can, ırz (namus) ve malın’ korunmasına yöneliktir. Yani bütünü insan için bir fayda temin etmektedir. Mesela; içkinin yasak olması
ve bu yasağın çiğnenmesine verilen ceza aklı korumaya yöneliktir. Sağlıklı bir toplumun oluşabilmesi için ‘her çeşit kötülüğün anası’ olarak ifade edilen içkinin içilmesinin engellenmesi gerekmektedir. Kısas can emniyetini sağlamak içindir. Katil, yakalandığında, kesin olarak öldürüleceğini bilirse böyle bir suça kalkışma cesareti hemen hemen ortadan kalkmış olur. Zina cezası ise nesep, soy karışıklığını önler. Nesli, ırz ve namusu koruyup sağlam bir aile yapısı oluşmasını sağlar. Diğer bütün cezalar için de benzeri durumlar söz konusudur.
4. Cezalar ibret verici ve önleyicidir. Islam’da cezaların infazı halka açık yapılır. Bu durum daha sonra ortaya çıkabilecek olan suçlar için önemli bir caydırıcılık niteliği taşır. Cezaların halkın önünde uygulanmasının bir diğer amacı da infazı gerçekleştirenin hukukun dışına çıkmasına, cezayı haksız yere artırmasına engel olmaktır.
5. Islam, kötülüklerin işlenmesini ve yaygınlık kazanmasını engellemeye, suçun işlenmesinin en aza ineceği bir hayat ve toplum tarzı kurmaya önem verir. Bu sebeple getirdiği dinî ve ahlakî düzen, suça teşvik eden veya suç işlemeyi kolaylaştıran sebepleri ortadan kaldırmayı hedef edinmiştir.
Mesela; Islam hukuku zinayı yasaklayıp buna en ağır cezalardan birini vermekle yetinmemiş, böyle bir suçun işlenmesine engel olmak için de gerekli tedbirleri almıştır. Bu meyanda nikahı teşvik etmiş, erkek ve kadının, kendilerine has ölçüler içerisinde örtünmelerini, mahrem namahrem sınırlarına riayet etmelerini, gözlerini haramdan sakındırmalarını emretmiştir.

Islam Ceza Hukukunun Ilkeleri
1. Kanûnîlik: Bu ilke hem suçta hem de cezada kanuniliği esas almaktadır. Islam Hukukçularına göre; hakkında hüküm bulunmayan bir fiil suç sayılamaz ve faili de cezalandırılamaz. Had, kısas ve diyeti gerektiren suçların naslar tarafından keyfiliğe mahal bırakmayacak şekilde kesin sınırlarıyla tespit edilmesi ve bu alanlarda hakimin takdir yetkisinin oldukça kısıtlı olması
bu ilkenin nedenli gözetildiğinin bir göstergesidir. …Biz bir peygamber göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz. (Isra 17/15) ayeti kerimesi de insanların dünya ve ahiret sorumlulukları için tebliğ ve risâleti esas kabul etmesi yönüyle bu ilkeyi desteklemektedir.
Islam hukukçuları, Kur’an ve sünnet tarafından cezası ifade edilmeyen ve takdir yetkisi hakime bırakılan (ta’zir) bazı suçlarda da bu yetkiyi sınırlandırma yoluna gitmişler ve fıkıh kitaplarında bunlarla ilgili cezaları tespite çalışmışlardır.
Islam hukukunun tespit ettiği ve uygulamada riayet gösterdiği bu ilke Batıda ancak 1789 Fransız ihtilaliyle ceza kanunlarına girmiştir. Bundan önce hem batıda ve hem doğuda keyfiliğin hakim olduğunun pek çok kanıtı mevcuttur. Gerçek şu ki bu ilke hukuk devletinin temel dayanağıdır. Ve bu gün bütün modern hukuk sistemlerinin sahip çıktığı bir prensiptir.
2. Şahsîlik: Herkes ancak kendi fiilinden sorumludur ve hiç kimseye başkasının işlediği suçtan ötürü ceza verilemez. Bu hususu Kur’an şöyle ifade etmektedir: …Her kesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez… (el-En’âm 6/164). ve Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez… (Fatır 35/18)
Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) de Kendisinden başkasının suçundan sorumlu tutulmamak her müslümanın hakkıdır. Buyurmuştur.(2)
3. Genellik: Islam ceza hukukunda kanunlar karşısında herkes eşittir. Makam ve mevkii ne olursa olsun hiç kimsenin dokunulmazlığı ve ayrıcalığı yoktur. Zira Islam’ın nazarında insanlar eşittir. Kur’an, üstünlüğün takvada olduğunu ve takvanın da adaleti sağlamakla gerçekleşeceğini belirtmiştir.
Hz. Peygamber ve sahabe devri bu doğrultudaki örneklerle doludur. Hatta şu hadise bu ilkenin bayraklaştırılmış halidir: Mekke’nin fethinde soylu bir kadın hırsızlık yapmıştı. Bu kadının affı için, Resulüllah’ın sevdiği bir kişi olan Üsam’e şefaatçı olmuştu. Bunun üzerine Hz. Peygamber sinirlenmiş ve şöyle buyurmuştur: Muhakkak ki Israil oğulları arasında şerefli biri hırsızlık yaptığında onu cezasız bırakırlar, zayıf biri hırsızlık yaptığı zaman ise (onun elini) keserlerdi. Bu suçu işleyen kızım Fatıma da olsa muhakkak onun da elini keserdim. (3)
Kamu düzeninin gereği olan cezalar, Islam ülkesinde yaşayan müslüman ve gayri müslim herkese aynı şekilde uygulanır. Ancak din hürriyeti nedeniyle şarap içme cezasının gayri müslimlere uygulanmayacağı görüşü hukukçular arasında hakimdir. Aynı şekilde Ebu Hanife ve Imam Muhammed’e göre gayri müslim müste’menlere (Islam ülkesine devletin izniyle giren gayr-i müslim) zina suçuyla ilgili olan celde (yüz değnek) ve recm (taşlayarak öldürme) cezası da uygulanmaz. Bu gayri müslim vatandaşların işlediği zina suçunun cezasız kalması anlamina gelmemekte, gerektiğinde devlet uygun bir ceza belirleyip onları da cezalandıra bilmektedir. Ancak bu Kur’an’da belirtilen ceza değildir. Ayrıca -ihtilaflı olmakla birlikte- hukukçuların çoğunluğuna göre gayri müslim bir vatandaşı öldüren müslüman kısas cezasına çarptırılır.
4. Suç ve ceza dengesi: Cezalandırma asıl amaç olmadığından suçlar ile cezalar arasında makul dengeler vardır. Kur’an’ın Bir kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülüktür. Ifadesi, suç ile ceza arasında denge kurmayı emretmektedir. Bu dengenin tespitinde; suçtan zarar görenin durumu, suçun toplumsal bünyeye ve üçüncü şahıslara olan olumsuz tesiri ve Islamî kuralların çiğnenmesi gibi farklı birkaç husus göz önünde bulundurulmaktadır. Recm (taşlayarak öldürme) ve benzeri ilk bakışta suçla arasında denge kurmakta zorlanılan had cezalarını bu şekilde değerlendirmek gerekmektedir. Kısas gibi kul hakkının ön planda olduğu cezalarda ise bu dengenin tamıyla korunduğunu görülmektedir.
5. Işkencenin yasaklanması: Islam’da insanın hayatı ve hayatî organları dokunulmazdır. Insanın canına, organlarına ve malına ancak hukukun belirlediği ölçülerde zarar verilebilir. Adalet kurumu dahi olsa, hukukun çizdiği sınırların dışına çıkıp insanı cezalandırmak, ona işkence etmek haramdır. Kur’an-ı Kerim bu hususu şöyle ifade etmektedir: Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adil olun… (el-Maide, 5/8) Bir başka ayet-i kerimede de; Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkların bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir. (el-Ahzab, 33/58) buyurulmuştur. Hz. Peygamber’in savaşta dahi işkenceyi yasaklayan şu hadisi dikkatlerden kaçmamalıdır: Ganimette hainlik yapmayınız, ahitleri bozmayınız. Insanları, burun-kulak kesmek, yüz dağlamak ve göz ovmak şeklinde cezalandırmayınız… (4) Bu ve benzeri ayet-i kerimeler genel olarak zulmü ve haksızlığı yasakladığı gibi, adalet için zulüm yapılamayacağı ilkesine de işaret etmektedir.
Hz Ömer’in halka hitaben yaptığı bir konuşmadaki şu ifadeleri bu hususta bir müslümanın takınması gereken hassasiyeti ortaya koymaktadır: Dikkat edin, ben vali ve idarecilerimi size dayak atsınlar diye göndermedim. Bilakis onları size dininizi, peygamberinizin sünnetini bildirsinler, öğretsinler diye gönderdim. Bundan başkasını kim yaparsa onu bana getirin, yemin ederim ki ona kısas uygulayacağım. Bu sözlerinin ardından birisi, Ey müminlerin emiri! Bir adam halka emir oldu da onları terbiye etmek için dövdüyse ona da kısas yapacak mısın. diye sorar. Hz Ömer’in buna cevabı şöyledir: Evet! Yemin ederimki onu da kısas ederim.
Ben Resulüllah (s.a.v.)’in kısas yaptığını gördüm. Dikkat edin! Müslümanları dövmeyin; onları zillete düşürürsünüz. Haklarına engel olmayın; küfre itersiniz. Idarecilerin halkı dövmesi caiz değildir. (5)
Bütün bu emir ve uygulamalardan hareketle kısaca şunu söyleyebiliriz: Ne savaş durumundaki askerlerin, ne yöneticilerin, ne de yargı mekanizmasındaki görevlilerin işkence etmeleri caizdir. Yargılamada, ne sorgu, ne duruşma ne de cezanın uygulanması sırasında işkence vardır. Islam hukukunda suçlu itirafa zorlanamaz ve zorlama neticesi alınan ifadeye binaen ceza verilemez.
Devam edecek
Dipnotlar_________________________________
(1)Ibn Hanbel, Müsned, II, 402.
(2)Ahmed b. Hanbel, III, 479.
(3)Buhari, Hudüd, 11.
(4)Imam Malik, Kitabu’l-Cihad, B. An-Nehy an Katli’n-Nisa.
(5)Ibn Teymiyye, Fetava, XXXIII, s. 379.


Cevap: İslam Hukukunda Suç ve Ceza

Kuto
Allah razı olsun. Faydalı bir konu

Okudunuz mu?  Ehli Sünnet ve Şii inancı arasındaki fark

Cevap: İslam Hukukunda Suç ve Ceza

alitr
Allah razı olsun bu siteyi çok seviyorum.Uzun zamandır Bir çok bilgiye bu siteden ulaştım. Bu yorumu yazmak için üye oldum.
Ben dün gece bir rüya görmüştüm. rüyamda birisi bana islam ceza hukukunda zamanaşımı yoktur deyip duruyordu. Kafama takıldı neyin nesi diye.Burası rüya tabiri sitesi değil tabi yanlış anlaşılmasın tabir istemiyorum. bu söylenen Doğru mu? Gerçekten zamanaşımı yok mu acaba? Nette araştırdım ama bulamadım.

Okudunuz mu?  Şafii mezhebinde yemin keffareti

Cevap: İslam Hukukunda Suç ve Ceza

imam
< Allah razı olsun bu siteyi çok seviyorum.Uzun zamandır Bir çok bilgiye bu siteden ulaştım. Bu yorumu yazmak için üye oldum.
Ben dün gece bir rüya görmüştüm. rüyamda birisi bana islam ceza hukukunda zamanaşımı yoktur deyip duruyordu. Kafama takıldı neyin nesi diye.Burası rüya tabiri sitesi değil tabi yanlış anlaşılmasın tabir istemiyorum. bu söylenen Doğru mu? Gerçekten zamanaşımı yok mu acaba? Nette araştırdım ama bulamadım.

Okudunuz mu?  Şafi Mezhebinde Cinsel Organa Dokunmak Abdesti Bozar mı?

>
islam ceza hukukunu okuyan hatta ders verenlerdenim, zaman aşımı diye bir kavram yoktur.

tıkla: forumduasi.com/showthread.php?p=758819#post758819islam ceza hukukunda zamanaşımı varmıdır?


islam ceza hukuku, suç ve ceza arasındaki denge kısaca, suç ve ceza arasındaki denge vikipedi

Bu kategoride yer alan Üvey çocuklara miras düşer mi? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
Ξ Bir cevap yazın

Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Ders Kitabı TIKLA! Sınıf Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Akrostiş Şiir
Forum Duası Copyright © 2007-2023
Gizlilik Politikası İletişim

İslam Hukukunda Suç ve Ceza Başlıklı Yazımızın Yanında Websitemiz İslami bilgilerden, Dini Sorular, Cevaplar, Hac, Meal, Cennet, Cehennem, Farz, Sünnet, Hanefi, Şafii, Rüya yorumları, Gusül, Abdest, İmanın şartları, Namaz, Oruç, Kuran Sureleri, Ayetleri, Hadis, Dualar, İslamda Aile Tavsiyeleri, Kadın İle İlgili Konular, İbadet, İman, Mezhep, Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, İslamın Şartları, Diyanet, Eğitim, Sohbet, Arapça, Hayırlı Geceler, Zekat, Mahrem Sorular, Evlilik, Sahabe Hayatları, Salavat,Dini Hikayeler, Günah, Helal, Haram, Tecvid, Yemin, Sadaka, Siyer, Fıkıh, Ahlak Gibi Konular İçermektedir.