Anasayfa
8 Mayıs 2021, 6:12
edep
Yönetici

İslamda konuşma adabı

İslamda konuşma adabı

merve
islamda konuşma adabı

1-açık ve anlaşılır bir şekilde muhatabın seviyesine göre konuşulmalı,gerektiğinde önemli görülen ifadeler tekrar edilmelidir
2-bağırıp çağırmak suretiyle yüksek sesle konuşulmamalıdır
3-bilgiçlik taslama ve kendini başkalarına üstün gösterme niyetiyleyapmacık konuşmalarda bulunmak veya insanların anlayamadıları kelimelerle onlara hitap etmek şiddetle yasaklanmıştır
4-iki kişinin,yanlarında bulunan üçüncü kişiyi dışlayarak aralarında fısıldaşmaları yasaklanmıştır
5-bir mecliste herhangi bir konu görüşülüyor ise veya cevaplandırılmak üzere bir soru sorulmuşsa,ilk söz hakkı meclisin büyüğüne aittir
6-az ve öz konuşmalı,lüzumsuz tafsilattan kaçınmalıdır
7-kişinin helal mi haram mı,güzel mi çirkin mi,hayır mı şer mi henüz tam olarak kestiremediği bir sözü söylemeside konuşma adabına aykırıdır
8-ikili ilişkilerde insanı müşgül duruma sokacak anlamsız sözlerden kaçınmak,dostlukların devamı açısından fevkalade ehemmiyeti haizdir
9-mümin her halukarda doğruyu konuşmalı,yalan söz ve yalan haberden şiddetle sakınmalıdır
10-gelecekle ilgili konuşurken ‘inşAllah’ demek,konuşma ile alakalı bir diğer edeb kaidesidir.kulun cüzi iradesi herhangi bir şeyin olması için kafi bir sebep değldir.önemli olan ALLAH ın dilemesidir.zira istikbale ait bir şey dilerken’inşAllah’ demek,ALLAHın iradesinin farkında olmak ve onun irsdesinin üstünde bir irade tanımamak demektir


Cevap: islamda konuşma adabı

ibrahimemin
her müslümanın toplum icerisindeki uyacagı enasli konudur konuşma edebi


Yanıt: islamda konuşma adabı

İnşirah
Konuşma adâbı şöyle hülâsa edilir. Dünya ve ahirete faidesi olmayan sözü söylememek. Acele ile huzursuzluğa sebebiyet verebilecek meseleleri konuşmamak. Hakkı îzah, batılı iptal, hikmeti neşir, ni’meti zikir için hâcet ve zarûret olanı söylemek. Başkasının sözünü kesmemek. Herkes ile mertebesine göre konuşmak, avama havas gibi, havasa avam gibi hitab etmemek. Bilhassa üç şeyden yani; yalandan, gıybetten, koğuculuktan sakınmak. Medh etmede, hakka tecavüzde, zemde israf etmemek.
Büyüklerin huzurunda yüksek sesle ve fazla konuşmamak; edebli olmak. Söz söylerken güzel söylemek, latîfe yapmak, şiddeti terk etmek, yer ve zamana uygun olarak konuşmak gerekir ki, kalplerdeki kin, düşmanlık ve buğz bertaraf olsun.Allah cc razı olsun kardeşim


Konuşma Âdabı

Hoca
Konuşma Âdabı Allah’ın insana verdiği en büyük nimetlerden biri de meramını ifade edebilmesidir ki, bu sıfatı ile diğer yaratıklardan ayrılmakta ve onlara karşı değer kazanmaktadır. "Rahman, Kur’anı öğretti, insanı yarattı, ona beyanı ilham etti."(184) Nimetin büyüklüğü nisbetinde karşılığı büyür, şükrü gerekir ve ona karşı nankörlükte bulunmak çirkinleşir.
İslâm bu büyük nimetten insanların nasıl istifade edeceğini ve gün boyunca dillerinden düşürmedikleri normal konuşmalarını hayra dönüştürebileceklerini tesbit etmiştir, insanlardan çoğunun dili susmaz. Söyliyecekleri bitmez. Bu konuşulan şeyleri araştırmaya kalkışırsan çoğunu boş laflar ve zararlı lakırdılardan ibaret bulursun. Halbuki Allah (cc), dili bu gayeler için vermemiştir. Verilen bu nimetlerden de bu tarzda istifade edilmemelidir.
"Onların fısıldamalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi veya bir iyilik etmeyi yahud insanların arasını düzeltmeyi emreden başka (o, müstesnadır). Her kim de bu işleri Allah (cc)’m rızasını arayarak yaparsa, biz ona âhirette büyük bir mükafaat vereceğiz "(185)
İslâm büyük bir önemle konuşma usulü ve konusu üzerinde durur. Çünkü herhangi bir insanı dilinden çıkan bir söz onun akıl ve ahlâk seviyesine delalet eder. Bir cemaatte ki konuşma metodu, adı geçen cemaatın genel seviyesini ve faziletlerde olan nisbetini tayin eder.
Kişi konuşmazdan evvel, kendi kendine benim konuşmamı gerektiren bir durum var mıdır?" diye sormalı konuşmasını gerektirecek bir husus var ise konuşmak, aksi halde zaruret olmadıkça konuşmamanın en büyük ibâdet olduğunu bilmelidir.
Abdullah bin Mes’ud şöyle der: "Allah (cc)’a yemin ederim ki yeryüzünde dilden daha çok uzun zaman hapsedilmesi gereken bir şey yoktur,(186) Abdullah bin Abbas ‘da şöyle der: "İnsanlar için şu beş husus yağız atlardan çok daha faydalıdır:
1. Seni ilgilendirmeyen konularda konuşma. Aslında bu da fazladır. Çünkü yine de yalan söylemiyeceğinden emin değilim.
2. Seni ilgilendiren bir durum karşısında, uygun bir ortam bulursan konuş. Çünkü bazı kişiler kendilerini ilgilendren hususlarda uygun ortam bulunmadığı halde konuştukları için ayıplanmışlardır.
3. Akıllı, veya ahmak, hiçbir kimseyle tartışma. Akıllı senin ayağını kaydırır. Ahmak ise, sana eziyet verir.
4. Hazır bulunmadığın anlarda nasıl anılmanı istiyorsan müslüman kardeşin için de aynısını düşün. İnsanlardan seni affetmelerini istediğin hususları sen de affet.
5. İyilik yaptığın an mükafatlandırılacağım bilip, kötülük işlediğinde de ceza göreceğini bilen birisi gibi hareket et" (187)

Bir müslüman ancak tüm kuvvetiyle diline hâkim olduğu zaman bu hususları gerçekleştirebilir. O, susmanın gerektiği yerde diline hâkim olur. Konuşmayı arzu ettiği zamanda usulünde konuşur. Dillerini başıboş salıverenlerin âkibeti uçurumdur. Gevezelik ve lakırdı kişinin haysiyetim ayaklar altına alır. Çoğu toplantılarda başrol oynayıp durmadan konuşan kişileri dinleyenler bunların düşüncesiz ve şuursuz konuştuklarına hükmederler. Hatta bazen akıl ile, böyle uygunsuz konuşmalarda bulunan arasında çok büyük mesafenin bulunduğuna karar verirler. Kişi değerini bilip aklını kullanmayı arzuladığı zaman kargaşalı ortamlardan sakınıp sakin ve huzurlu yerleri tercih etmelidir.
İslâm, gereken yerlerde sükût etmeyi tavsiye ederek, sükûtu gerçek terbiye için bir vasıta kabul eder. Resulullah’ (sav)’ın Ebu Zerr’e yaptığı nasihatlardan biri de şudur:
"Sen çoğu zaman sükût etmeyi tercih et. Bu sana, dininde yardımcı olup, şeytanı kovar."(l88) Evet dil, şeytanın elinde bir iptir ki; onunla sahibini dilediği yöne çevirir. İnsan diline sahip olmazsa dili kötülüklere sahne olur. Kalbini manevî pislikler kaplayınca gaflet bulutlan içersinde bocalayıp durur. Resulullah (sav) şöyle buyurur: "Kişinin kalbi sağlam olmayınca, îmanı da sağlam olmaz. Dili sağlam olmadan kalbi de müstekil olmaz"(l89)
Bu istikamet merhalelerinin ilki, kendisini ilgilendirmeyen hususlara girişmemesi ve sorumlu bulunmadığı mes’elelere atılmamasıdır. "Kişinin kendisini ilgilendirmeyen hususları terketmesi kâmil imanın şanındandır."(190) Boş sözlerden uzak durmak, kemâl ve kurtuluş alâmetidir. Kur’an bu hususu çok önemli iki ibâdet olan namaz ve zekat arasında zikretmiştir: "Mü’minler muhakkak felah bulmuştur. (Öyle mü’minler ki) onlar boş lakırtılardan ve faydasız şeylerden yüz çeviricidirler. (Öyle mü’minler ki) onlar zekat (vazife)lerini yapanlardır. "(191)
İnsanlar başıboş hareketler ve lakırdıları saymaya kalkışırsa, kulakları celbeden, dikkatleri üzerine çeken, meşhur gazetelerin, revaçtaki kıssaların, hitabe, basın ve yayın konuşmalarının çoğunun bomboş safsatalar olduğunu görüp bu durum karşısında dehşete düşeceklerdir. İslâm boş ve mes’eleleri hoş karşılamadığı gibi , boş lakırtıları da tasvip etmemiştir. Boş lakırdılar ömrü, insanın yaratılışına uygun olmayan, gayri ciddi ve neticesiz yerlerde tüketir.
Müslüman boş lakırdıdan uzak durduğu nisbette Allah (cc)’ın indinde mevki kazanır. Enes bin Malik (ra) anlatıyor: "Adamın biri vefat etti. Diğer biri de Resulullah (sav)’ın duyacağı bir şekilde "O cennetliktir" dedi. Resulullah (sav) "Nereden biliyorsun? Belki o, kendisini ilgilendirmeyen hususlarda konuşmuş ve mala hiçbir eksiklik getirmeden sadaka verme konusunda da cimrilik etmiştir" buyurdu."(192)
Boş lakırdı sahibi, düşünce ve konuşması arasındaki irtibatı sağlayamadığı için manasız ve kuru sözler konuşur. Öyle ki bazen kendisinin mahvolmasına, geleceğinin yok olmasına sebep olacak kelimeleri bile sarfeder. Eskiler şöyle demişlerdir: "Kimin şamatası çok olursa hatası da o kadar çok olur." Şâir şöyle haykırmış: "Kişi, dilinin sürçmesi neticesi ölür. Fakat ayağının sürçmesinden ölmez." Hadis-i şerifte şöyle denilmiştir: "Kul, etrafındakileri güldürme maksadı ile bir kelime serdeder. Bunun neticesinde de yerle gök arası kadar geniş bir uçuruma yuvarlanır. Kişinin dilinin sürçmesi neticesi duçar olacağı tehlike, ayak sürçmesinden hâsıl olacak tehlikeden daha ağır olacaktır".(193)
İnsan konuştuğunda hayrı konuşarak, dilini güzelliğe alıştırmalıdır. Güzel konuşma Allah (cc)’ın tüm semavî dinlerden talep ettiği yüce bir meziyettir.
Kur’an-ı Kerim, "Güzel söz söylemenin, Musa (as) döneminde Allah (cc) tarafından İsrailoğullarından alınmış bir ahid olduğunu beyan eder: "Hani İsrailoğullarından Allah’dan başkasına ibadet etmeyin, anaya, babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın, insanlara güzellikle söyleyin. Dosdoğru namaz kılın, zekat verin" diye (emretmiş) te’minatlı söz almıştık."(194)
Güzel ve iffetli bir söz dost düşman herkesçe kabul görüp, hoş neticeler getirip, dostların muhabbetini celbeder. Dostluğu sürdürür. Aralarındaki bağların devamına ve şeytanın aralarını açmasına engel olur. "Mü’min kullarıma söyle, (kafirlere) en güzel (söz) ne ise onu söylesinler. Çünkü şeytan aralarına fesad sokar. Zira şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır"( 195)
Şeytan, insanlar arasında fıtne-fesat tohumlarını saçmak ve basit nizalar neticesi kanlı olaylar meydana getirmek için fırsat kollar. Şeytanın bu faaliyetini engelleyen en büyük silah güzel konuşmaktır.
Düşmanlarla güzel konuşmak ise adavet alevini söndürür ve hiddeti frenler. En azından, düşmanlığın artmasına ve şerrin yayılmasına engel olur.
"Ne (her) iyilik ne de (her) kötülük bir olmaz, sen (kötülüğü) en güzel (haslet ne ise) onunla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile sanki yakın dost (un olmuş) tur" .(196)
Her meslekteki insanları yumuşak ve güzel konuşmaya alıştırmak maksadıyla Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: "İnsanları mallarınızla râzı edemezsiniz, fakat güler yüz ve iyi ahlâkla memnun etmeye çalışırsınız."'(197)
İffetli fakirlik; hayasız zenginlik ve cömertlikten yeğdir. ‘İyi (güzel ve tatlı) bir söz, bir ayıp örtme, ardından eziyet gelen bir sadakadan hayırlıdır. Allah (c.c.) (kulların sadakalarından) müstağnidir, halimdir". (198) Güzel söz, sahibini Allah (c.c.) rızasına kavuşturan, nimet içinde bırakan, fazilet ve iyilik nev’inden bir haslettir. Enes (r.a.)anlatıyor: "Bir adam Resulullah (sav)’e -Beni cennete koyacak bir amelden haber ver, dedi. Resulullah (sav): "Taam yedir, selâmı yay, insanlar uykuda iken sen geceleyin namaz kıl. Emniyetle cennete girersin" buyurdu.(l99)
Allah (cc.) diğer din mensubu insanlarla da yumuşak, tatlı ve nezaket ölçüleri içerisinde tartışmamızı emretmiştir: "İçlerinden zulüm edenler müstesna olmak üzere, ehl-i kitap ile en güzel (şekilden) başka bir suretle mücadele etmeyin."(200)
Büyük insanlar, her sınıftan olan kişilerle davranışlarında kendilerinden nahoş bir kelimenin çıkmamasına dikkat eder, değerlerini bayağı insanlarla düşürmemeye gayret gösterirler.

Okudunuz mu?  Tuvalet adabı


Hoca
Mâlik (r.a.) Yahya bin Sa’d (ra)’dan şunu rivayet eder: "İsa (as) yolda duran bir domuza "Allah rahatlık versin dedi. Yanındakiler: "Sen bir domuza mı söylüyorsun?" dediler. İsa (a.s): "Ben dilimi, kötülüğü söylememeye alıştırıyorum" dedi.
Bazı kişiler, ar duymaz bir yüz, kötülükten haya etmez bir huy, başkasına kötülük yapmaktan çekinmeyen bir ahlâk ve mürüvvet kaidelerini tanımayan bir hayatı yaşarlar. Onlar bilgisiz ve edepsiz nefislerini tatmin etmek için hiç bir usul ve kaideyi dinlemeyip önlerine geleni yaparlar.
Akıllı kişinin böyle sefih insanlarla uzun tartışmalara girişmesi uygun düşmez. Çünkü bunların nahoş hareketler yapmasına sebep olur ki, bu büyük bir fitnedir. Böyle kişilerin şerrini önlemek vaciptir. Onun için İslam, sefihlerle olan müderati (onları idare etmeyi) câiz görmüştür. Câhilin biri Resulullah (s.a.v.)’ın evine girmek istedi. Resulullah (s.a.v.) güzellikle engellemeye çalıştı. Çünkü böyle kişilere karşı en güzel metod, onlara hilm ile davranmaktır. Şayet Resulullah (s.a.v.) onu rencide edecek harekette bulunsaydı, belki ondan Resulullah (s.a.v.)’ın zatına uygun düşmeye bazı nahoş kelimeler sadır olurdu.
Aişe (r.anha.) anlatıyor: "Adamın biri Resulullah (s.a.v.)’den yanına gelmek için izin istedi. O gelmeden Resulullah (s.a.v.) "O, kavminin en kötü insanıdır, dedi. İçeri girince de ona güler yüz ve yumuşak davrandı. Resulullah (s.a.v.)’ın hanımı Aişe (r.anha.) "Ey Allah’ın Resulü: İlkin ona şöyle dedin, yanına gidince de yumuşak ve güler yüzle davrandın, bu nasıl olur" dedi? Resulullah (s.a.v.): "Ey Aişe! Beni ne zaman kaba ve ahlâksız gördün ki? Kıyamet gününde Allah (c.c.) indinde insanların en kötüsü ahlâksızlığından korktukları için insanların kendisini terkettikleri kişidir"(201) buyurdu. Bu husus, tecrübelerin tasdik ettiği bir gerçektir. Çünkü ahlâklı bir insanın ahlâksız biriyle kendini küçük düşürmesi uygun olmaz. İnsan, her gördüğü câhili edeplendirmeye kalkışırsa bu hususta göreceği sıkıntı ve cefalarla baş edemeyip âciz kalacaktır. Kur’an böyle bir müdareti mu’minlerin ilk sıfatlarından kabul etmektedir. "O çok esirgeyen Allah (c.c.)’ın has kulları ki onlar, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Kendilerine beyinsizler hoşa gitmeyecek laflar attığı zaman ‘selâm (etle)’ deyip geçerler."(202) "Bunlar yaramaz lakırdıları işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aittir. Size selâm (olsun). Biz câhilleri aramayız dediler."(203)
İnsan, bir-iki defa öfkesini yutabilir. Fakat üçüncü defa hiddetlenir. Mu’mine yaraşan, işin daha fazla kötlüklerle neticelenmemesi için, daha fazla eziyetlere katlanmasıdır. Said bin Müseyyeb (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) ashabı arasında oturuyor iken bir adam Ebu Bekir (r.a.)’e sataştı ve incitti. Ebu Bekir (r.a.) buna ses çıkarmadı. Üçüncü defa onu rahatsız edince Ebu Bekir (r.a.) karşılık verdi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) oradan kalktı. Ebu Bekir (r.a.): Ey Allah’ın Resulü! Yoksa bende nahoş bir hareket mi gördün? "Hayır öyle bir şey olmadı. Ancak o adam sana eziyet verince gökten bir melek inip ona cevap veriyordu. Sen müdahe edince, melek gitti ve yerine şeytan geldi. Şeytanın bulunduğu yerde durmam bana yakışmaz" dedi.(204) Müdaret, kötülüğü kabullenmek demek değildir. Bu iki durum arasındaki fark çok büyüktür. Şöyle ki:
Müderet: Nefsin sahibini küçük düşürecek âmiller karşısında zaptedilmesi, ihtiyarî veya gayrî ihtiyarî öfkesini kırması ve öç almaktan men’edilmesidir. Kötülüğü kabullenmek ise: Nefsin ahmaklığa, zillete boyun eğmesi, akıl ve mürüvvet sahibi kişilerin kabullenmeyeceği hususlara boyun eğmesidir.
Kur’an akılsızlara karşı müdareti methederken, kötülüğe boyun eğmeyi de kerih görmüştür… "Allah, fena sözün açıklanıp söylenmesini sevmez. Ancak zulme uğrayanlar müstesnadır. Allah, herşeyi işitici ve herşeyi bilicidir. Eğer hayırlı bir işi açıklar yahut gizlerseniz veya size yapılan fenalığı bağışlarsanız şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır. Her şeye kâdirdir."(205)

Okudunuz mu?  Yolculuk âdabı


Hoca
Konuşmanın abesten korunması için, İslâm’ın aldığı tedbirlerden birisi de tartışmanın önüne geçerek, haklı haksız durumlarda haram kılmasıdır. Çünkü tartışmada öyle durumlar vardır ki nefis, o durumlarda gaddarlaşır, karşısındakini ezmeye kalkışır, kendini haklı çıkarmak için her çare ve metoda başvurur. Böyle zamanda kişi kendini üstün çıkarmayı, hakkı bulmaktan daha önemli görür. Böyle anlarda nefsani ve inatvarî hareketler çok görülür. Hakkın ortaya çıkması muhal olur.
İslâm, böyle durumlardan nefret edip onları din ve fazilet için tehlikeli görür. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Kim haklı olmadığı halde mücadeleyi terkederse kendisine cennetin yan kısmında bir ev verilir. Kim haklı olduğu halde mücadeleyi terkederse kendisine cennetin ortasında bir ev verilir. Kim de ahlâkını düzeltirse cennetin en üst yerinde kendisine bir ev verilir."(206)
Bazı kişiler, çenelerinin kuvvetli oluşundan istifade ederek âlim-câhil herkesle kargaşaya girişirler. Onların yanında, çene çalmak en büyük arzu olup böyle yapmaktan da hiçbir zaman usanmazlar. Böyleleri iş başına gelirse ortalığı bozarlar. Dinde söz sahibi olurlarsa dinin tüm güzelliklerini tersine çevirip heybetini zâyi ederler. İslâm, çok şiddetli bir şekilde bu gibi geveze ve başıboş kişilerle mücadele etmiştir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah’ın en fazla buğz ettiği kişiler, şiddetli bir şekilde düşmanlık besleyenlerdir." (207) "Hidayet üzere olan bir topluluk tartışmaya girmeden dalalete düşmez"(208)
Böyle kişilerin arzusu sadece lakırdı olduğu için, konuştukları vakit hiçbir hudut tanımazlar. Onlar sadece övünme ve gevezelik peşinde koşarlar. Mânâdan ziyâde, kelime süsüne önem verirler. Böyle bir kargaşa içinde herhangi bir hedef veya gâye aramak zordur… Bu aklanmışlardan birisi güzel bir kıyafet ile Resulullah’ın huzuruna gelir, Rasulullah (s.a.v) onunla her konuştuğunda o, Resulullah (s.a.v.)’den daha güzel bir biçimde konuşmaya zorlanırdı. Oradan ayrılınca Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah (c.c.) ineklerin ot yerken ağızlarını geveledikleri gibi insanlara karşı ağızlarını geveleyen bu ve bunun benzeri insanları sevmez. Allah (c.c.) onların ağız ve yüzlerini cehennemde evirip çevirecektir."(209)
Din, siyâset, ilim ve âdab sahalarındaki tartışmalara böyle edebiyat taslakçıları el atarsa siyâset, din ve âdab namına ne varsa hepsi fesada uğrar. İslâm âleminde meydana gelen sosyal yıkılmalar, fıkhî sürtüşme ve bölünmeler, bölücü ceryanlar vs… Bunların hepsi, din ve hayatı konularda yapılan bu mel’unce tartışmaların neticesidirler. Tartışmanın delil, araştırma ve ilmi çalışmalarla alakası yok. Birçok sahabeden şu hadis rivayet edilmiştir. "Biz dinî konuların birinde tartışırken Resulullah (s.a.v.) çıkageldi. O güne kadar görülmediği tarzda öfkelendi ve bizi azarlayarak şöyle dedi: –"Ey Ümmeti Muhammed! Yavaş olun ve kendinize gelin, sizden önceki ümmetleri bu gibi boş tartışmaları yok etmiştir. Tartışmaları terkedin. Çünkü onda hayır yoktur. Tartışmayı terkedin, çünkü mü’min tartışmaz.
Tartışmayın, çünkü tartışmanın zararları açık ve kesindir.
Tartışmayın, çünkü kişiye kötülük olarak tartışmacı olması yeter.
Tartışmayın, çünkü tartışan kimseye kıyamet gününde şefaat etmem.
Tartışmayın, ben tanışmayanlara, biri köşede biri ortada ve biri de en yüksekte olmak üzere cennette üç köşk vermeyi ezerime alıyorum. (Bunların en yükseği haklı olduğu halde tartışmayı terkeden içindir.) Tartışmayın, çünkü putlara tapmaktan sonra Rabbimin beni nehyettiği ilk şey tartışmadır." (210)

Çoğu insanların ballandıra ballandıra konuşup tartıştıkları toplantı yerleri vardır. Oysa İslâm, insanların ayıplarının araştırıldığı, haberlerin ters çevrilmek suretiyle aktarıldığı böyle oturma yerlerinde vakit öldüren tembelleri ve bu yerleri de sevmez. Güya bunlardan bazılarının harcayacakları kadar malı vardır. Bununla rahatlarını sağlama ve başkalarının işleriyle hayaller kurup oyalanmaya çalışırlar. "Veyl olsun, (insanları arkalarından çekiştiren) her ayıplayıcıya. Yüzlerine karşı dil uzatıcıya o ki; bir çok mal toplamış ve onu sayıp durmaktadır. Sanıyor ki onun malı kendisini (dünyada) ebedileştirecektir. Hayır… (Malı onu kurtarmaz)? Muhakkak ki o ateşe atılacaktır."(211)
Asrımızda insanların kahvehane ve eğlence salonlarında oturmaları, çok yaygın bir mes’eledir. Bu husus çeşitli yönleriyle cemiyetleri musallat olmuş bir âfettir. Hiçbir meşru ihtiyaç olmadığı halde böyle yerler şehir ve köylerde çoğalmıştır. Hadiste şöyle denilmiştir: "Yollarda oturmaktan sakınınız." Ashab: "Ey Allah’ın Resulü konuşma ve diğer ihtiyaçlarımız için mutlaka oturmamız gerekiyor" dedi. Resulullah (s.a.v.): "Mutlaka otura cağımızda ısrar ediyorsanız, yolun hakkını veriniz:" buyurdu. Ashab- Ey Allah’ın Resulü yolun hakkı nedir? Resulullah (s.a.v.): "Gözleri günahlardan sakındırmak, yoldan eziyet veren şeyleri kaldırmak, selama karşılık vermek, iyiliği emir ve kötülükten sakındırmaktır" buyurdu.(2l2)

Okudunuz mu?  Vird âdabı

________________
(184) Rahman, 1-4
(185) Nisâ, 114
(186) Taberâni, (187)1. Ebu Dünya
(188)Ahmed,
(189) Ahmed, R. Ehadis 6084
(190) Tirmizi (191)Mü’minûn, 1-4
(192) Tirmizi
(193) Beyhâkî
(194) Bakara, 83
(195) Isrâ, 83
(196) Fussilet, 34
(197) Keşfül Hafa:l/252
(198) Bakara, 263
(199)Bezzâr
(200) Ankebût, 46
(201) Buhâri
(202) Furkân, 63
(203) Kasas, 55
(204) Ebu Davûd
(205) Nisa, 148-149
(206) Ebu Davud
(207) Buhari
(208) Tirmizi
(209) Tebarâni
(210) Taberani
(211) Hümeze, 1-4
(212) Müslim
Prof. Muhammed Gazali


Gülehasret


elif_f
bütün paylaşımlar için çok teşekkür ederim ALLAH inşaAllah hepsini uygulama gücü verir…

Okudunuz mu?  Askerde nöbet tutmanın sevabı hakkında hadis-i şerifler...

syseditenes
Allah razı olsun.


Desert Rose
Paylaşımlarınız için Allah razı olsun hepinizden


bad-suvar
Güzel..bir..konuşmacının..aynı..zamanda..güzel..bi r..dinleyeci..olması..ona..öğreten..insan..vasıfla rı..kazandırır..


katmer
Allah cc hepinizden razı olsun


zehraoku
< "O çok esirgeyen Allah (c.c.)’ın has kulları ki onlar, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Kendilerine beyinsizler hoşa gitmeyecek laflar attığı zaman ‘selâm (etle)’ deyip geçerler."(202) "Bunlar yaramaz lakırdıları işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aittir. Size selâm (olsun). Biz câhilleri aramayız dediler."(203) >
Allah c.c razı olsun…

Okudunuz mu?  Nerede Olursan Ol, Ne Düşünürsen Düşün, Ne Yaparsan Yap, Bil ki, Allah Biliyor

zehraoku
Konuşma adâbı şöyle hülâsa edilir

Dünya ve ahirete faidesi olmayan sözü söylememek

Acele ile huzursuzluğa sebebiyet verebilecek meseleleri konuşmamak

Hakkı îzah, batılı iptal, hikmeti neşir, ni’meti zikir için hâcet ve zarûret olanı söylemek

Başkasının sözünü kesmemek

Herkes ile mertebesine göre konuşmak, avama havas gibi, havasa avam gibi hitab etmemek

Okudunuz mu?  Mümin kulların özellikleri

Bilhassa üç şeyden yani; yalandan, gıybetten, koğuculuktan sakınmak

Medh etmede, hakka tecavüzde, zemde israf etmemek

Büyüklerin huzurunda yüksek sesle ve fazla konuşmamak; edebli olmak

Söz söylerken güzel söylemek, latîfe yapmak, şiddeti terk etmek, yer ve zamana uygun olarak konuşmak gerekir ki, kalplerdeki kin, düşmanlık ve buğz bertaraf olsun

Okudunuz mu?  Ana Babaya Karşı Adap

Muhammed
Konuşma Adabı Düşünmek ve konuşmak insanı diğer canlılardan ayıran en mühim vasıftır. Aralarındaki alâka sebebiyle konuşma, sahibinin aklî seviyesini ve fikir yapısını gösteren pürüzsüz bir ayna gibidir. Dolayısıyla insanı insan yapan dilidir. İslâm, mü’minlerin söz disiplinine sahip olmalarını istemiş ve bu sahada pek çok esaslar koymuştur.

Okudunuz mu?  Kusurları örtmede Gece Gibi Ol

Bir mü’min de her şeyden önce besmele çekerek ve Allah’a hamdederek konuşmaya başlamalıdır. Böyle başlanmayan her mühim iş bereketsizdir.

(Ebû Dâvûd, Edeb 18; İbn Mâce, Nikâh 19)
Allah’ı zikretmeksizin çok konuşmak da kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanlar ise Allah’tan en uzak kimseler.

(Tirmizî, Zühd 62)

Taşlıcalı Yahyâ’nın dediği gibi:Ehl-i dillerde bu mesel anılur
Kim ki çok söyler çok yanılur.İnsan doğru konuşmalı, yalan söz ve yalan haberden şiddetle sakınmalıdır.

(el-Ahzâb, 70)
Yalan, gıybet, küfür, alay gibi dil ile işlenen günahlardan uzak durmalıdır. Bilmediği konularda konuşmamalıdır. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi, yaptıklarından sorumludur.

(el-İsrâ, 36)
İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen de dillerinin ürettiklerinden başka bir şey değildir.

(Tirmizî, Îmân 8.)

Mü’min; insanları kötüleyen, lânetleyen, kötü söz ve çirkin davranış sergileyen kimse olmamalıdır.

(Tirmizî, Birr 48; Ahmed, I, 405, 416)
Kimsenin sözünü kesmemelidir. Rasûlullah (s.a.v), En faziletli kimdir? sorusuna; Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimsedir cevabını vermiştir.

(Buhârî, İmân, 4-5)

İnsan, konuştuğu her sözden sorumludur. Âyette; İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın buyrulur.

(Kaf, 18)
Konuşurken kelimelere ve ifade tarzına dikkat etmelidir. Sözü iyice ölçüp biçtikten sonra söylemelidir. Atalarımız Kırk defa ölç, bir defa biç! demişlerdir. Kullanılan yersiz bir kelime, bütün müsbet düşünce ve gayretleri boşa çıkarabilir. Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle buyurur: Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider.

(Buhârî, Rikâk, 23)

Bedende hiçbir uzuv yoktur ki Allah’a dilin lüzumsuz ve çirkin konuşmalarından şikayet etmesin!

(Heysemî, 302)
Müslüman, özür dilemek zorunda kalacağı bir sözü söylememelidir.

(İbn-i Mâce, Zühd, 15)
Hep güzel söz söylemelidir. Cenâb-ı Hak; Kullarıma söyle, en güzel sözü söylesinler! buyurur.

(el-İsrâ 17/53)
Güzel bir söz sadaka yerine geçer ve insan onunla da cehennemden korunabilir.

(Müslim, Zekât, 68)

Yerinde ve zamanında söz söylemelidir. Meşhûrî’nin dediği gibi; Âkilân tâ söz mahallin bulmadıkça söylemez! Lüzumsuz sözlerle meşgul olmak fâsıklık ve dalâlet olarak nitelendirilmektedir.

(Lokmân, 6; el-Mü’minûn, 3)
Bilgiçlik taslama ve kendini başkalarına üstün gösterme niyetiyle yapmacık konuşmalarda bulunmak veya insanların anlayamadıkları kelimelerle onlara hitap etmek şiddetle yasaklanmıştır.

(Ebû Dâvûd, Edeb, 94)
Boş ve bâtıl mânalar ihtiva eden zorlama şiirimsilik ve secili konuşma da hoş görülmemiştir.İki kişinin, yanlarında bulunan üçüncü kişiyi dışlayarak aralarında fısıldaşmaları yasaklanmıştır. Rasûl-i Ekrem Efendimiz; böyle bir tavrın, yalnız kalan kimsenin üzülmesine sebep olabileceğini belirtmektedir.

(Buhârî, İsti’zân, 47)
Gelecekle ilgili konuşurken İnşaAllâh demek, konuşma ile alâkalı bir diğer edeb kâidesidir.

(el-Kehf 18/23-24)

Kadınlar, erkeklerle konuşurken yumuşak, cilveli ve çekici bir tarzda konuşmamalı ki kalbinde hastalık bulunan kimse tamah etmesin, fesâda sürüklenmesin.

(el-Ahzâb, 32)
Konuşma ve tavırlarda erkeklerin kadınlara, kadınların erkeklere benzemeye çalışması da haram kılınmıştır.Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylemeli veya susmalıdır.

(Müslim, Îmân 77)

Hatta yerine göre konuşmanın ve susmanın eşit bir durum arzetmesi halinde, susmak sünnettir. Çünkü mübah bir söz bile bazen haram veya mekruh bir durumla neticelenebilir.Nasihat eden bir kimse, belli bir şahsı hedef almamalı, tıpkı Peygamber Efendimiz’in yaptığı gibi umumî konuşmalıdır.
Hâsılı Rasûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurur:
Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iffet ve nâmusunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm.

(Buhârî, Rikâk, 23)

Ebedî Saâdet Rehberimiz Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v) Nasıl Konuşurdu?Zarûret olmaksızın ve sevâbını umduğu meseleler hâriçinde konuşmazdı. Konuşması Müslümanlara faydalı olacak, onları birbirine ısındıracak, aralarındaki tefrikayı ve soğukluğu giderecekse konuşurdu. Konuşma hâlinin zikir olmasına dikkat ederdi. Yüksek sesle konuştuğu asla görülmezdi. Kısa ve özlü konuşur, sözü lüzumsuz yere uzatmazdı. Şakalaşırdı; fakat haktan başka bir şey söylemezdi. Konuşması son derece tatlı ve gönül okşayıcı, kelimeleri net, ne fazla ne de eksik idi. Tane tane konuşur, her cümlesi dinleyenler tarafından rahatça anlaşılırdı. O, vurgulamak istediği bir sözü üç defa tekrarlardı. Biriyle konuştuğunda, yalnız başıyla değil bütün vücuduyla ona yönelirdi.

Selam ve Duâ ile…!


gül hira
Sohbette en güzel edep susup dinlemek, not almak ve saygılı olmaktır. paylaşım için tşk ederim..

Okudunuz mu?  Selam Vermenin ve Almanın Adabı

Kayıtsız Üye
Sagolun super


konuşma adabı, islamda konuşma adabı , konusma adabi

Bu kategoride yer alan Komşulukta Edep Görgü ve Nezaket başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
Ξ Bir cevap yazın

Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Ders Kitabı TIKLA! Sınıf Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Akrostiş Şiir
Forum Duası Copyright © 2007-2023
Gizlilik Politikası İletişim

İslamda konuşma adabı Başlıklı Yazımızın Yanında Websitemiz İslami bilgilerden, Dini Sorular, Cevaplar, Hac, Meal, Cennet, Cehennem, Farz, Sünnet, Hanefi, Şafii, Rüya yorumları, Gusül, Abdest, İmanın şartları, Namaz, Oruç, Kuran Sureleri, Ayetleri, Hadis, Dualar, İslamda Aile Tavsiyeleri, Kadın İle İlgili Konular, İbadet, İman, Mezhep, Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, İslamın Şartları, Diyanet, Eğitim, Sohbet, Arapça, Hayırlı Geceler, Zekat, Mahrem Sorular, Evlilik, Sahabe Hayatları, Salavat,Dini Hikayeler, Günah, Helal, Haram, Tecvid, Yemin, Sadaka, Siyer, Fıkıh, Ahlak Gibi Konular İçermektedir.