Anasayfa
8 Mayıs 2021, 5:37
Hikayeler
Yönetici

Hikaye ANNE KALBİ

Hikaye ANNE KALBİ

AZRA
karıncaya sormuşlar
– Ne yapiyorsun oyle haril haril???
– Dagi kaziyorum.
– Dagi kazip ne yapacaksin???
– Bir tunel acacagim ve dagin arkasinda bulunan Kabe-i Muazzamaya varacagim..
– Ama bu muazzam tuneli acmaya senin omrun yetmezki.
Karinca cevap vermis:
_ olsun… Hic degilse onun yolunda olurum, ya…………….

KIL NAMAZIN ELİN HARAMA SALMA.ÇOK YAŞARIM DÜNYA HEP KALIR SANMA.NAMAZA SARIL GENÇLİK ÇAĞINDA.EKTİĞİNİ BİÇERSİN CENNET BAĞINDA.EY KARDEŞ! GEL TEVBE EYLE GÜNAHLARINA.SONRA EYVAAAH DER İNLERSİN CEHENNEM ÇUKURUNDA.SON PİŞMANLIK FAYDA VERMEZ, BUNU UNUTMA!…

ANNE KALBİ

Delikanlı,katı yürekli bir kızı sevmiş ve onunla evlenmek istemişti.Ancak kız,korkunç bir şart ileri sürerek:
-Senin sevgini ölçmek istiyorum,dedi.Bunun için de köpeğime yedirmek üzere bana annenin kalbini getireceksin.
Delikanlı,tüyler ürperten bu teklif karşısında ne yapacağını şaşırmış ve uzun bir tereddütten sonra hislerine mağlup olup annesini öldürmeye karar vermişti.Annesi,belki de durumu farkettiği için oğluna fazla direnmedi.Ve çocuk,annesini öldürerek kalbini bir mendile koydu.Delikanlı,kızın isteğini yerine getirmiş olmanın heyecanıyla yolda koşarken,ayağı bir taşa takıldı.Kendisi bir tarafa,mendil içindeki kalp bir tarafa fırladı.Canının acısından,ağzından ister istemez"Ah anacığım!"sözleri döküldüğünde annesinin tozlara bulanan ve hala soğumamış olan kalbinden bir ses yükseldi:

Okudunuz mu?  Ne ekersen onu biçersin.. hikaye

-Canım yavrum,bir yerin acıdı mı?

YEŞİL ELBİSE

Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu.
-Gel seni camiye götüreyim,dedim.Bubün Cuma biliyorsun.
-Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun,dedi
-Biliyorum ama,sebebini gerçekten merak ediyorum.
-Ne bileyim olmuyor işte,dedi.Hem pantolonumun ütüsü bozulup,dizleri çıkar diye endişe ediyorum.
Gayri ihtiyari gülmeye başladım.
-Herhalde şaka yapıyorsun,dedim.Bunun için cami terkedilir mi?
-Ciddi söylüyorum,dedi.Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin.
Gerçekten öyleydi.Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.
-Peki,dedim.Hayatında hiç camiye gitmedin mi?
-Çocukken dedmle birkaç kere gitmiştim,dedi.Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum.Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum.
Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti.Daha sonra el sıkışıp ayrıldık.
Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra,kendisinin camide olduğunu söylediler.Hemen gittim.Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı.
Yavaşca yanına yaklaştım ve kısık bir sesle:
-Hani,dedim.Camiye gelmeyecektin?

Okudunuz mu?  Gülümseten Peygamberimizin Şakaları

Hiç sesini çıkarmadı.Çünkü musalla taşının üzerinde,yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu.

H A Y I R

Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da yanında götürürdü.

Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının ister iyi olsun ister kötü her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:

Bunda da bir hayır var!

Okudunuz mu?  Allah'ın Hz. Musa'ya Lütfettiği Dokuz Mucize

Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor krala veriyor kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfek geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu.

Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi:

Bunda da bir hayır var!

Kral acı ve öfkeyle bağırdı:

Bunda hayır falan yok! Görmüyor musun parmağım koptu? ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşının zindana attırdı.

Bir yıl kadar sonra kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamlarıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini ayaklarının bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların arasına diktikleri direklere bağladılar.

Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki kralın baş parmağının olmadığının fark ettiler. Bu kabile batıl inançları nedeniyle uzuvlarından birisi eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar
geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler.

Okudunuz mu?  Ademin Yaratılışıyla İlgili Hadisler

Sarayına döndüğünde kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.

Haklıymışsın! dedi. Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış.

İşte bu yüzden seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi.

Hayır diye karşılık verdi arkadaşı. Bunda da bir hayır var.

Ne diyorsun Allah aşkına? diye hayretle bağırdı kral. Bir arkadaşının bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir?

Düşünsene ben zindanda olmasaydım seninle birlikte avda olurdum değil mi? Ve sonrasının düşünsene…

Okudunuz mu?  Baba işim var hikayesi

__________________


Cevap: mutlaka okuyun

AZRA
Dostun Attığı Gülden Yaralanmışız…

Hallâc-ı Mansûr hazretlerini Bağdât’ta Tâkkapısına götürdüler. Evvelâ yüz kırbaç vurdular. Kendisinden en küçük bir ses çıkmadı. Ölmediğini görünce ellerini ve ayaklarını kestiler.


Hallâc-ı Mansûr’un rahmetullahi aleyh elleri ve ayakları kesildiğinde; "Sakın korkudan sarardığımı zannetmeyin. Kan kaybetmekten sararıyorum." buyurdu.


Darağacına çıkan Mansûr hazretlerine şu suâl soruldu; "Tasavvuf nedir?" "Tasavvufun en aşağı derecesi işte bende gördüğünüz bu haldir." "Ya ileri derecesi?" "Onu görmeye tahammülünüz olmaz."İdâm edilmeden önce halk taş atmaya başladı. Atılan taşlara hiç ses çıkarmıyor hattâ tebessüm ediyordu. Bir dostu taş yerine gül attı. O zaman Mansûr hazretleri inledi. Sebebi sorulduğunda; "Taş atanlar beni yakînen tanımayanlardır. Tabiîdir ki halden anlamazlar. Halden anlayanların bir gülü bile beni incitti." cevâbını verdi.


Bu arada kendisinden nasîhat istemek için gelen hizmetçisine; "Nefsi yapması gereken bir şeyle ibâdetle meşgul et! Yoksa o seni yapılmaması gereken bir şeyle haramlarla meşgul eder." dedi.Ellerinden bacaklarından sonra dilini de kesmek istediler. İzin isteyip; "Allah’ım bana senin için bu işkenceyi revâ görenlere rahmet et! Senin rızân için beni elimden ayağımdan gözlerimden başımdancanımdan ayıran bu kullarını affet!" diye yalvardı.


__________________

Okudunuz mu?  Adem İle Musa Peygamberin Tartışması

Madem ölüm öldürülmüyor…

K E Ş K E

Eski Çin’de taş ustası olarak çalışan Lee adında bir adam vardı. Büyük taşları keser onlardan ya bahçelere süsler yapar ya da ev inşaatında kullanılacak taşlar üretirdi. İşinden memnundu ama bazen "Keşke daha fazla param olsa keşke daha az çalışsam diye düşünmekten de alıkoyamazdı kendini.

Bir gün Lee işinden evine dönüyordu. Güneş yakıcı derecede sıcaklık yayıyordu ve o da çok yorgundu. Yolun kenarına oturup güneşin sıcağını düşündü: Bize ışığı ve ürünlerimiz için gerekli ısıyı veren güneş dedi. O bütün varlıkların en güçlüsü olmalı.

Sonra fısıltıyla Allah’ım diye dua etti keşke güneş olsaydım. Bütün varlıkların en güçlüsü en büyüğü olmanın nasıl bir şey olduğunu o zaman hissedebilirdim.

Allah Lee’nin duasının kabul etti ve ona Güneş olabilirsin cevabını verdi. Ve Lee güneş oldu. Harika hissetti kendisini; güçlü ve büyük. Ta aşağılardaki dünyaya ışık saçtı.

Birkaç gün sonra gökyüzünde kocaman beyaz bir bulut belirdi. Dolaştı dolaştı ve sonunda Lee’nin ışıklarının önünü kesti ve yeryüzüne sadece bulutun gölgesi düştü. Lee üzüldü. Besbelli bu bulut kendisinden daha güçlüydü!

Keşke bulut olsaydım! diye dua etti bu defa. O zaman bütün varlıkların en güçlüsü ben olurdum.

Allah duasını yine kabul etti ve Bulut olabilirsin dedi. Böylece bulut olan Lee gökyüzünde oradan oraya süzülerek büyük mutluluklar yaşadı.

Bir gün Lee kendisine doğru büyük bir kara bulutun gelmekte olduğunun gördü. Kısa bir sürede bu bulut onu salıverdi ve bu kara buluttan yağmur damlaları düşmeye başladı. Damlalar yeryüzüne düştü ve büyük güçlü bir ırmak oluşturdu.

Lee kara bulutun önce yağmur damlalarına sonra da kocaman bir ırmağa dönüştüğünü görünce Keşke ırmak olsaydım. O zaman ne kadar güçlü ve dolayısıyla da mutlu olurdum diye dua etti.

Lee’nin duasını işiten Allah Peki dedi ırmak olabilirsin.

Böylece Lee nehir yatağı botunca çağlayarak aktı aktı. Bir süre sonra bir kıvarıma rastladı. Bu nehrin yönünü değiştiren koca bir kaya kütlesiydi.

Kaya kaya! diye düşündü Lee Sonunda her şeyin en güçlüsünü buldum. Bu kaya şiddetle akıp giden bir nehrin bile yolunun değiştirebiliyorsa demek ki en büyük o. Keşke bu büyük kaya olabilseydim o zaman mutlu olabilirdim.

Ve Allah Lee’yi o kaya kütlesine dönüştürdü. Lee orada durarak nehrin yönünü değiştirdi ve bundan çok mutlu oldu.

Bir gün bir adam geldi ve kayadan büyücek bir parça kesti. Lee üzüldü. Bu adam gelip onu kesebiliyorsa demek ki dünyanın en büyüğü o değildi.

Keşke diye düşündü kayayı kesen o adam olabilseydim. O zaman en büyük ben olurdum.

Ve Allah Lee’yi tekrar taş ustası haline getirdi.

Okudunuz mu?  Ölülerinizin iyiliklerini zikredin, kötülüklerini zikretmeyin

Yanıt: mutlaka okuyun

AZRA
Üç harfli sihirli bir kelime:AŞK

Bir gün askerler bir mahkumu meydana çıkarırlar. Suçu ağır olmalı ki çok kırbaç vururlar derileri yarılır. Etlerinden kan sızmaya başlar. Lakin genç bir kere bile sesini çıkarmaz. Muhafızlar dinlenmek için bir kenara çekilirler. Bu arada kalabalığın arasında meydanda olan Bişr-i Hafi hazretleri gence yaklaşıp sorar:
– Tahammülüne hayran kaldım.
– Nasıl ağlayıp bağırabilirim ki kalabalığın içinde sevdiğim kız var ve şu an beni görüyor.
– İyi ama Allahü teâlâ seni her an görüyor. Onun edebini gözetmeyi hiç düşünmedin mi? Allahü teâlâ yarın ahirette (Fazlasını istemiyorum ey kulum sadece o kız için gösterdiğin gayreti sabrı edebi aşkı benim dinim için benim rızam için niye göstermedin?) dese ne cevap vereceksin?

Okudunuz mu?  Cennet anaların ayakları altındadır hikayesi

Genç öyle bir (Allah) der ki kendinden geçer. O kadar kırbaca direnen vücut bu ilahi aşka bu Rabbinden utanma duygusuna takat getiremez. Muhafızlar yanına koştuğunda çoktan can vermiştir.


anne kalbi hikayesi, anne kalbi, anne yüreği hikayesi

Bu kategoride yer alan Paylaşmak Hikaye başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
Ξ Bir cevap yazın

Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Ders Kitabı TIKLA! Sınıf Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Akrostiş Şiir
Forum Duası Copyright © 2007-2023
Gizlilik Politikası İletişim

Hikaye ANNE KALBİ Başlıklı Yazımızın Yanında Websitemiz İslami bilgilerden, Dini Sorular, Cevaplar, Hac, Meal, Cennet, Cehennem, Farz, Sünnet, Hanefi, Şafii, Rüya yorumları, Gusül, Abdest, İmanın şartları, Namaz, Oruç, Kuran Sureleri, Ayetleri, Hadis, Dualar, İslamda Aile Tavsiyeleri, Kadın İle İlgili Konular, İbadet, İman, Mezhep, Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, İslamın Şartları, Diyanet, Eğitim, Sohbet, Arapça, Hayırlı Geceler, Zekat, Mahrem Sorular, Evlilik, Sahabe Hayatları, Salavat,Dini Hikayeler, Günah, Helal, Haram, Tecvid, Yemin, Sadaka, Siyer, Fıkıh, Ahlak Gibi Konular İçermektedir.