Anasayfa
5 Mart 2022, 19:05
aile
Yönetici

Cinsel İlişkide Arkadan Yaklaşma (soru ve cevabı)

Cinsel İlişkide Arkadan Yaklaşma (soru ve cevabı)

Hoca
Cinsel İlişkide Arkadan Yaklaşma

Allahın selamı sizin ve bu davaya kendini adamışların üzere olsun
hocam sizlere bir sorum olacak
ben imam humeyniyi seven ona sempati duyan bir insanım ve tam olarak hakkında çok fazla detaylara sahip olmasamda alim bir kişilik olarak bilirim fakat gecenlerde bir selef arkadaşın onun hakkında bir şey dediğine şahit oldum inanmak istemedim araştırmaya çalıştım ama kaynak eksiğim çok fazla oldugu için söyletilerden başkasına ulaşamadım.bu yüzden kafam karışık mesele şu hocam tabi konuyu size açarkende affınıza sıgınıyorum ilimde mahrem olmazmış
arkadaş İmam humeyninin cinsel ilişkide arkadan yaklaşmaya cevaz vediğini ve böyle bir fetvası oldugunu söyledi. benim sunni anlayışta öğrendiğim şeylerin tam tersi bu da benim imam Humeyni tasavvurumu zedeledi araştırmaya kalktım ama kaynak bilgim az olduğundan dolayı sizden yardım almaya karar verdim sizden dileğim bunun gerçek olup olmadığı hakkında beni aydınlatmanız yada beni bir kaynağa yönlendirmeniz?
-zira eğer doğru ise bunu imam Humeyni ne ye dayanak yaptığını
-bu söylenenin doğru olması durumunda yıkılan tasavvurumun tam anlamıyla oturması için yapmam gerekenleri
bana açıklayarak yada bana bir kaynak göstererek yaparsanız beni suanki sıkıntımdan kurtarmış olursunuz şimdiden sizlerden Allah razı olsun
06/08/2008

Aziz mümin,
Bu yaklaşım tam da “imam şafii kişinin öz kızıyla zinasının caiz olduğuna fetva veriyor” demek kadar kendini bilmezce, alçakça ve artniyetlidir.
Evet, Şafii, kişinin zinadan olma kızıyla nikahlanmasına cevaz verir. Bu cevaz bizce de yanlıştır. Fakat Şafii’nin usulünden kaynaklanır. Şimdi biri kalkıp “Şafii kişinin kızıyla evlenmesi caizdir diyen bir adamdır” derse terbiyesizlik etmiş olmaz mı?
İşte Ayetullah Humeyni için denilen de tam buna benzer. Bu Ayetullah Humeyni’nin icad ettiğıi bir şey değil ki. Ta İbn Abbas’ın öğrencisi ikrime ayetteki “kadınlarınız sizin tarlanızdır, tarlanıza nereden/nasıl isterseniz öyle varınız” ayetini herhangi bir sınırlama olmadığı şeklinde yorumlamıştır. İkinci nesilden/tabiinden olan ikrime’nin bu yorumuna kendi çağdaşlarından “köle yanıldı” tepkisini veren tabiin olmuştur. Ehl-İ Beyt okulu genellikle bu yorumu benimsemiştir.
Ehl-i Sünnet okulu ise bu yaklaşıma itiraz etmiştir. Şöyle ki:
Ayetteki ennâ zarfının aslen iki manaya geldiği doğrudur: 1) nereden, 2) nasıl.
Fakat ayet “kadınlarınız sizin tarlanızdır” buyuruyor. Tarla ürün veren yerdir. Dolayısıyla tarla denilmeye rahme açılan kadınlık uzvu layıktır ve ayet örtülü olarak onu kasdetmiştir. Zira dölyolu ancak “tarla” vasfını almaya layıktır. Diğer yol için insan ürünü olan çocuğun doğumunda rol oynamadığı için “tarla” denilemez. Dolayısıyla ayette kapalı olarak kastedilen “tenasül organıdır” ve ayetin açılımı da “kadınlarınız sizin nesillerinizin tohumunu ekip o tohumun mahsulü olan çocuklarınızı hasat ettiğiniz tarlanızdır; o tarlaya tenasül yolundan olmak şartıyla, hangi pozisyonda, hangi yönden, hangi usulle varırsanız varın, bu sizin bileceğiniz iştir” denilmiştir. Bu konuda Hz. ömer’in yaşadığı nakledilen bir de nüzul sebebi rivayeti vardır. Hz. Ömer bir gün pişmanlık sözleriyle Allah Rasulü’ne başvurur. Sebebini ise farklı cinsel ilişki pozisyonunu kastederek “Atıma bugün ters bindim” der. Rivayete göre bu ayet bunun üzerine inmiş olur.
Ezcümle:
1. Bu ilmi bir mevzu olan ve farklı mezheplerdeki alim ve fakihlerin kendi aralarında tartıştıkları ve ihtilaf ettikleri bir meseleye böylesine basit, sığ ve buram buram mezhep holiganlığı kokan bu çirkin yaklaşım merduttur, edepsizdir, verdiğim Şafii örneğinde olduğu gibidir.
2. Ulemamızın ilmi olarak kendi aralarında tartıştığı meseleleri cühelamızın böylesine reddi bir üslupla tarafgirliklerine alet etmeleri çirkindir, zararlıdır, hadsizliktir.
3. Bu basitlikte ele alınırsa, Nebiz’e helaldir dediği için İmam Azam Ebu Hanife’yi “Bira’ya helaldir” dedi iftirasıyla, İmam Muhammed’i Daru’l-Harp’te karlı çıkacaksa mümine verdiği “ribalı muamele” cevazı yüzünden “İmam Muhammed faize helaldir” dedi iftirasıyla ve daha bir çok imam diğer imamlara muhalefet ettiği ve ilmi bir biçimde ortaya koydukları fetvaları yüzünden iftiralara maruz kalabilir.
Allah bizi insaf, adalet ve itidalden ayırmasın.
Mustafa İslamoğlu


Cevap: Cinsel İlişkide Arkadan Yaklaşma (soru ve cevabı)

anti_sukut
Ehlibeyt okulu ne oluyor.İmam Şafii benzetmesi ise M.İslamoğlumun Humeyni’yi bu görüşünden dolayı (bu şia’nın genel görüşüdür) ictihadını makul göstermesi asıl kendini bilmezce alçakça ve arniyettir.

Okudunuz mu?  Kocamın bana dokunmasını bile istemiyorum

 


Yanıt: Cinsel İlişkide Arkadan Yaklaşma (soru ve cevabı)

Hoca
< Ehlibeyt okulu ne oluyor.İmam Şafii benzetmesi ise M.İslamoğlumun Humeyni’yi bu görüşünden dolayı (bu şia’nın genel görüşüdür) ictihadını makul göstermesi asıl kendini bilmezce alçakça ve arniyettir. >
alçak ve art niyet kime? Mustafa hocaya mı?

sanırım konuyu anlamdın. ne şianın haklılığı var nede imam şafiinin yerilmesi.

açıklarsan sevinirim


Soru: Cinsel İlişkide Arkadan Yaklaşma (soru ve cevabı)

BiLaL HaTTaB
< Ehlibeyt okulu ne oluyor.İmam Şafii benzetmesi ise M.İslamoğlumun Humeyni’yi bu görüşünden dolayı (bu şia’nın genel görüşüdür) ictihadını makul göstermesi asıl kendini bilmezce alçakça ve arniyettir. >
Kardeşim, affına sığınarak diyeceğim; biraz ifrata kaçıyorsun… İslamoğlu’nu ya da Humeynî’yi savunmak adına demiyorum, sakın yanlış anlama; genel izlenimim bu oldu sana karşı.

Bence ortada herhangi bir makul gösterme hamlesi değil de, ifrata kaçanları törpüleme amacı gütmek var gibi…

Öfkeni haketmem inşAllah bu söylediklerim için…

vesselam…


anti_sukut
Şia’nın genel görüşü olan cinsel ilişkide arkadan yaklaşmayı (Bu yaklaşım tam da “imam şafii kişinin öz kızıyla zinasının caiz olduğuna fetva veriyor” demek kadar kendini bilmezce, alçakça ve artniyetlidir.) Bu cümlelerle açıklamak ve Humeyni’yi verdiği o fetvadan dolayı eleştirmek veya kınamak başkasınada Humeyni’nin o görüşünü söylemek kendini bilmezlik alçaklık ve artniyetli olmakmı oluyor sizde benim bu sorumu açıklarsanız İnşAllah. İkrime(r.a) bunu nerde söylemiştir bu konuda birden çok hadis yokmu bu hadisleri İkrime bilmiyormu? Bu konuyu amacından çıkarmak değilmidir?

 

Okudunuz mu?  Nişanlıyken görüşmenin ölçüsü ne olmalıdır? İmam nikâhını kıydırmak mesuliyeti ortadan kaldırır mı

Hoca
imam şafii, zinadan olan kızı ile nikah caizdir demesi, onun sözünün çarpıtarak “imam şafii öz kızı ile nikahı caiz görüyor” demek alçaklıktır diyor islamoğlu ki, doğrudur.

şia imamı humeyniye gelince, kadına dilendiği şekilde varılabilir görüşünü savunuyor. bu görüşüde ikrime’ye (herkimse) dayandırıyorlar. bu kesinlikle doğru bir yorum değildir.

ama şia’ya “Ehl-İ Beyt okulu” demesi benimde hoşuma gitmedi.

Allah (cc) ıslah etsin


anti_sukut
[Aziz mümin,
Bu yaklaşım tam da “imam şafii kişinin öz kızıyla zinasının caiz olduğuna fetva veriyor” demek kadar kendini bilmezce, alçakça ve artniyetlidir]

Hayır kardeşim İslamoğlu onu kastetmiyor bu yaklaşım diyor,Yazının başından sonuna kadar Eleştiriyi yapana ve yapanlara hakaret ediyor


Hoca
< < [Aziz mümin,
Bu yaklaşım tam da “imam şafii kişinin öz kızıyla zinasının caiz olduğuna fetva veriyor” demek kadar kendini bilmezce, alçakça ve artniyetlidir] >

Hayır kardeşim İslamoğlu onu kastetmiyor bu yaklaşım diyor,Yazının başından sonuna kadar Eleştiriyi yapana ve yapanlara hakaret ediyor
>
ben şunu anladım:
İmam şafiiye iftira atıldığı gibi, şia imamına iftira atmayın“. sonra da, “bu zaten eski bir mesele ve ehli beyt (haşa) bu görüşü benimsemiştir” diyor.
anladığım budur.

Okudunuz mu?  Ben 21 yaşında bir erkeğim bir hanımla nişanlandım. Ama nişanlım bakire olmadığını ve şuan çok pişman olduğunu söylüyor.

anti_sukut
Konuyu uzatmak değil amacım hakkınızı helal edin İnşAllah.
İmam Şafi’ye kimse bu konuda iftira atmamıştır.İslamoğlu şairliğin verdiği kabiliyetini de kullanarak onu örnek gösteriyor,bu konuda başarılıdır kendisi.
Ehlibeyt bu görüşü savunmaz,kendini ehlibeyte nispet edenlerin görüşüdür.
Ben onun yazılarını genelde takip ederim,ya bilmiyor,ki: onun bilmemesi bile Türkiyede’ki çok insanın bildiği kadardır,yada kendisi şiidir bunun benim yanımda başka bir açıklaması yok.Yazdıklarım benim görüşümdür İnşAllah kimseyi kızdırmamışımdır.Sahabeye söven bir toplum kendini İslam!larını yaşasınlar Bizim İSLAM’ımıza kendi hurafelerini bid’atlerini katmasınlar.

Hamd olsun Allah’a razı olacağı bir hamd.Temiz,güzel ve mübarek bir hamd
Selam olsun kendisinden sonra nebi olmayan Hz Muhammede s.a.s Aline ashabına ve kendi yolunda rızası için yürüyenlere


BiLaL HaTTaB
< şia imamı humeyniye gelince, kadına dilendiği şekilde varılabilir görüşünü savunuyor. bu görüşüde ikrime’ye (herkimse) dayandırıyorlar. bu kesinlikle doğru bir yorum değildir.

ama şia’ya “Ehl-İ Beyt okulu” demesi benimde hoşuma gitmedi.

Allah (cc) ıslah etsin >
Neden böyle düşünüyorsunuz anlamak güç… Şialık nedir? Dikkat edin; Rafizîlik ya da Caferîlik demiyorum. Şialıktan bahsediyorum. Şialar, İslam’ın ilk fitnesinde, Hz. Ali ile birlikte olanlara denmiştir. Ve bu kavram içerisine birçok sahabî de dahildir. Daha sonraları birçok sapık mezhep türemiştir ki, bunlardan zaten bahsetmiyorum.

Kaldı ki, Hz. Ali’nin, Hz. Muaviye’ye nisbeten Haricîleri “en azından onlar ibadetlerde ifrata kaçtılar, Muaviye ise tamamen batıla saplandı” şeklindeki sözleriyle tercih etmiştir.

Size şunu sormak istiyorum: Her Sünnî, ehl-i sünnet midir? Ehl-i Sünnet ne demektir? Ehl-i Sünnet demek, Peygamberin(sas) hayatına benzer bir hayat yaşamak demek değil midir? Şiaların içerisinde, bu anlamda, ehl-i sünnet insanların varlığının ispatını yapmamız gerekiyor mu? Gerekiyorsa bunu da yapabilirim inşAllah…

Kavram kargaşası içerisinde, kime sövdüğümüzü, neye düşmanlık ettiğimizi iyi kavramamız gerektiği kanaatindeyim.

Hasan NasrAllah’ın, tüm sapık Şia fırkalarını karşısına alma olasılığına rağmen, sahabeye sövmek küfürdür dediğini ve vahdet adına çırpınışlarını müşahede etmiyor muyuz? Kaynakları sağlam değil, öğretileri sağlam değil, itikadî bir birliktelik şu an için mümkün gözükmüyor; eyvAllah… Amma aklın yolu birdir ve doğru bir tanedir. Bu tavırlarla, zamanla törpülenerek ehl-i sünnet’e yaklaşsa dahi, sırf geçmişleri ve coğrafyaları Şia diye düşmanlıktan vazgeçemezsiniz.

Türkiye’de yaşayıp, adına sünnî denen, Allah’a ve Peygamber’e sövenleri ne yapalım?

İtikadî meselelerdeki her türlü tartışmada ön safta olalım ve Rasulün(sas) pak sünnetini ve ashabın apaçık yolunu savunalım; ancak burda sözkonusu edilen mesele, amelî bir mesele. Bu kadar düşmanca tavırlara gerek yok…

Bu arada, adı geçen İkrime de, muhtemelen Ebu Cehil’in oğlu olan İkrime b. Ebî Cehil’dir. Ki sahabedendir… En doğrusunu Allah bilir…

vesselam…


Hoca
ifrata kaçmayan şianın yeri başımın üzerindedir ve kardeşlerimdir.
ama ifrata kaçıp ehli sünnete sapmış bir mezhep demeleri ve en çok nefret ettğim durum sahabeye (Allah hepsinden razı olsun) sövmeleridir.

Okudunuz mu?  Eşler'in birbirlerine hitabeti hakkında

internette hangi şia yazısına rastladıysam ve hangi şii vaazını izlemişsem hep sahabeye sövgü var. ve budurum onlara karşı tutumumu tamamen değiştirdi.

bir örnek vereyim. bu günlerde üye olup yazdı: forumduasi.com/search.php?searchid=257949

Allah bizi sapmışlardan eylemesin amin


anti_sukut
Kardeş Sahabeye sövmek Zeydiler hariç (ki onlara şii diyemeyiz Buhari ve muslim’i kabul eden Bir mezhebtir Zeydiyye mezhebi.) şianın genel görüşüdür
Rafıziler şu anda imamiyye ve isnaaşeriyyenin de içinde olduğu şia fırkalarının geneline takılan isimdir.Bu ismi onlara takan ise yine Zeyd bin Zeynelabidin’dir.NasarAllah’a gelince Fethi yeken’in arkasında safa geçip namaza durması onun görüşünü ıslah etmez, sahabeye sövmek küfürdür demesi onların sahabeye sövmediği anlamına da gelmez sövdükleri sahabeyi sahabe olarak kabul etmiyorlar zaten .Ehli sünnete gelince sana katılıyorum her sunni Ehli sünnet mektebinden değildir.

Bahsi geçen İkrime(r.a) İbni Abbas’ın talebesi olan tabiinden bir zattır.

Vahdet ise mümkün değildir.


BiLaL HaTTaB

Evvela bir hatamı düzeltmek istiyorum: Hasan NasrAllah olarak bahsettim yukarıda; ancak Seyyid Fadlullah idi…

Aslında söylemem gerekenleri söyledim; ancak bir noktaya değinmek istiyorum:

sahabeye sövmek küfürdür demesi onların sahabeye sövmediği anlamına da gelmez demişsin. Evet, genelindeki sapkınlıkları hepimiz biliyoruz; ancak bu cümleleri sarfeden de, halktan bir zat değil, burası önemli bence. Bir röportajını okudum birkaç gün önce Seyyid Fadlullah’ın. O röportajında 100 sene önce yaşamış bir Şiî liderin beytini aktarıp şu cümleleri aktarıyor:

Ey Hümeyra sana kötü söz söylemek haramdır.

Çünkü aşina olunacak göz, ikram edecek gözdür.

Bu nedenle biz Müminlerin annesine ve sahabelere lanet etmeyi ve kötü söz söylemeyi haram bildik. Böyle fetva verdik ve bu fetvalarımız dünyanın her yerinde yayılmış vaziyette.

Okudunuz mu?  Dürüst ve Sevgi Dolu Bir İletişim

Hiçbir şey bir anda oturmaz, bir anda olmaz. Bu bana göre büyük bir gelişmedir, yabana atılamaz.

Son olarak aynı röportajdan bir soru ve o soruya verdiği cevabı da nakletmek istiyorum:

İki tarafta da akıl sahipleri bu sınırı geçip bir ileri düzeye ulaşabilir miyiz diye sormaktalar. Yani siz Sayın Fadlullah bir kitapçık yazıp Şiiler arasında sahabelerin faziletlerin kabul edilmesine bir vesile olsanız. Bu sayede ümmet bu parçalanmışlığa neden olan en önemli engeli aşabilse.

Bence bu tip şeyler sorunu halletmeyecektir. Asıl sorunu halledecek olan aynı zeminden hareketle kendimizi tanımlamamız. Bu zemin İslam zeminidir. Mesela Şii ben Şii Müslüman’ım, Sünni ise ben Sünni Müslüman’ım derse ortak olarak İslam zemininde buluşabiliriz. Yani eğer meseleleri ortak bir zeminde tartışacak olursak, temel esaslar üzerinde ve genel çerçevede birleşmemiz mümkün. Geri kalan tafsilatlar ise halledilebilir. Mesela İmam Ali Nehc ul Belega’da Ömer bin Hattap’ı hayırla anıyor. Ya da kendisine karşı savaş açan Talha ve Zübeyir’i hayırla yâd ediyor. Bunlar Nehc Ul Belega’da var ama genel olarak okunmuyor.

Her türlü taassubun baş sebebi, okumamak; yani cehalet… Bizler, okumaya çalışan, birşeyler yapmak adına ufak da olsa çaba sarfeden bireyler olarak, en azından bu taassublara düşmemeliyiz. Vahdet imkansızdır narası atmak, vahdeti imkansız kılar ancak…

vesselam, veddua…


aleynabir
yani lafın kısası arkadan yaklaşılır mı yaklaşılmaz mı?net olarak bu yazılsa.gözlerim ağrıdı yazı takip etmekten.


Hoca
< yani lafın kısası arkadan yaklaşılır mı yaklaşılmaz mı?net olarak bu yazılsa.gözlerim ağrıdı yazı takip etmekten. >
şianın bunu caiz görmesi bizi bağlamaz. buyur aşağıdaki linkte izahı var:


anti_sukut
< Evvela bir hatamı düzeltmek istiyorum: Hasan NasrAllah olarak bahsettim yukarıda; ancak Seyyid Fadlullah idi…
>

Kardeş FadlAllah’ın kaç tane kitabını okumuştum,kendisini tanımamakla beraber kendisininde anlattığı gibi Şiiler bunu kabul etmiyorlar istisnalar hariç ilerdede kabul etmeyeceklerine inananlardanım.
< Vahdet imkansızdır narası atmak, vahdeti imkansız kılar ancak.. >
Bu yazına cevap olarak ise

İran Taliban’ı bölgede istemiyor

Şii-Sünni tartışmalarının had safhaya çıktığı İslam dünyasında İranlı yetkililerin açıklamaları gerginlği tırmandırıyor

İran, Taliban ile müzakerelere başlanmasını isteyen ABD ve AB’ye tepki gösterdi. İran’ın BM Büyükelçisi Muhammed Hazai, Batılı ülkelerin Taliban liderleriyle görüşme isteğini eleştirdi.

Okudunuz mu?  Çocuk Sahibi Olmak Külfet mi?

Hazai, “Afganistan’da radikal gruplarla görüşmek, onların bu ülkeye egemen olmalarına yardımcı olmakla eş anlamlıdır” diye konuştu.

Afganistan’da istikrar ve güvenliğin sağlanması için yeniden yapılandırma projelerinin hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Hazai, bu konuda uluslararası toplumun desteğinin alınmasının önemli olduğunu kaydetti.

İranlı diplomat, “Afganistan’da terörizm ve radikalizmle mücadele için Afgan ordu ve polis gücünün güçlendirilmesi gerekiyor” diye konuştu.


irem naz
bukonuda en güzel anlatımı marifet namede okumuştum ibrahim hakı hazretlerinin kitabında kesinlikle arkadan yaklaşım günahdır töbe gerekli dir


aleynabir
“İyice temizlendikleri vakit Allah’ın size emrettiği yerden onlara varın.”
Bu ayet, kadına Allah’ın yaklaşılmasını emrettiği yerden, kadının cinsel organından yaklaşılması gerektiğini kayıt altına alan bir nasstır. Bunun anlamı şudur; Allah’ın size yaklaşmanızı emrettiği yerin dışında bir başka yerden onlara yaklaşmayın.

Allah’ın size emrettiği yerden onlara varın. Şüphesiz ki Allah hem tevbe edenleri hem de temizlenenleri çok sever. Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz yerden varın.”
Huzeyme b. Sabit’ten:
Rasulullah (sav) erkeğin karısıyla dübüründen temasta bulunmasını yasakladı.”
İbni Abbas’tan: Rasulullah (sav) şöyle dedi:
“Allah Teâla bir kadınla ya da bir ekekle dübüründen temasta bulunan kimseye (kıyamet günü) rahmet nazarıyla bakmaz.”
Amr b. Şuayb babasından onun da dedesinden rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle demiştir:
“Karısına dübüründen temasta bulunan kimse küçük livata yapmış olur.”
Ali b. Talk’dan Rasulullah (sav) şöyle dedi:
“Kadınlara dübüründen temasta bulunmayın. Şüphesiz ki Allah hakkı söylemekten (açıklamaktan) utanmaz.”
Bu hadisi ayrıca Ahmed İbni Hanbel, Ebu Muaviye’den rivayet etmekte ve şöyle demektedir: Bize Abdürrezzak anlattı, Ma’mer Süheyl b. Ebu Salih’ten, el-Haris’ten, Muhlid’den o da Ebu Hüreyre’den nakletti:
“Şüphesiz ki Allah, karısına dübüründen temas kuran kimseye (kıyamet günü rahmet) nazarıyla bakmaz.”

verdiğin link için Allah razı olsun mum kardeş.


deman
Bismillahirrahmanirrahim

muhterem kardeşlerim, gönlüm asla bazı basit, özellikle mahrem konulara alenen girmeğe razı olmamakla birlikte, kendi kaynaklarından bile bihaber bazı kimselerin, sırf Ehlibeyt mektebini karalama ve akıllarınca insanların bu nurlu mektebe olan ilgilerini önlemek için mal bulmuş mağribi gibi İmam Humeyni’nin bir fetvasına (cinsel münasebet konusunda) sarılıp, sağda solda ballandıra ballandıra anlatıp duruyorlar. Dediğim gibi gönlüm bu basit ve gereksiz konulara girmeye asla razı olmamakla birlikte mecburen bu konu üzerine eğilme ihtiyacı hissettim
Aziz kardeşlerim, bir kere her şeyden önce bu fikhi ictihadi bir meseledir. Bu gibi konularda, her şeyden önce o hükmün mahiyetine, delillerine ve gerekçelerine bakılır. Eğer getirilen delillerin sağlam olmadığı tespit edilip çürütülebilirse, zaten bir mesele kalmaz; kalmamalıdır; hatta eğer bize ters bile gelse. Biz bugün İlahi hükümlerin kaç tanesinin hikmet ve felsefesini kesin bir şekilde biliyoruz. Evet, bildiğimiz kesin bir şey vardır ki o da, bütün İlahi hükümlerin mutlaka bir hikmet ve felsefesinin olduğudur ancak bunlardan bazısını biliyoruz (Kur’an veya sahih sünnet açıkladığı için); ama bazısını da bilmiyoruz Fakat hikmet sahibi Rabb’imizden sadır olduğu için, kabul etmemiz gerekir, hikmetini bilmesek dahi
Şimdi gelelim meselenin özüne. Evet, İmam Humeyni’nin (r.a) fetvaları arasında böyle bir fetva da vardır Ve bunun delili Ehl-i Beyt’ten (a.s) nakledilen hadislerde bizzat Kur’an’dan verilmektedir Belki ilk etapta şaşıracaksınız, ama açıkladığımızda, öyle yabana atılacak bir yaklaşım olmadığını göreceksiniz
Ehl-i Beyt İmamlarından nakledilen hadislerde, bu konunun şiddetli (harama yakın) mekruh olduğu söylenmiştir Ancak zarureten cevazına delil olarak da Hz. Lut’un (a.s) kendi kavmine, kapısına yığılıp oğlan zannettikleri melekleri malum maksat için istediklerinde, “İşte bunlar, benim kızlarım; eğer yapmak istiyorsanız” (Hicr, 71) sözleri gösterilmiştir. Çünkü Hz. Lut (a.s.) onların kadınların cinsel organlarına ilgi duymadıklarını bile bile kızlarını onlara takdim etmiştir. Buradan da Hz. Lut’un, zarureten kızlarıyla evlenip isterlerse onlara arkadan yaklaşmalarını önerdiği anlaşılmaktadır. Yoksa onlar kadın cinsine sahiptiler, hem de onlara rağbet etmiyorlardı. Kur’an-ı Kerim’de bu hükmü nesheder niteliğiyle başka bir ayet de yoktur. Hz. Lut’un bu davranışı bunun bir zaruretten kaynaklandığını gösteriyor. İmam Humeyni’nin de bu olaya kadın hayız halindeyken (erkeğin günaha düşme korkusunu dikkate alarak) şiddetli kerahetle cevaz vermesi, bir zaruret hükmü olduğunu gösteriyor.
Burada hatırlatılması gereken husus şudur ki, İmam Humeyni’nin bu fetvasını eleştiren zevat, nedense bazı Ehl-i Sünnet şahsiyetlerinin, hem de hiçbir kerahet falan da görmeden aynı fetvayı vermelerinden, ya habersizdirler yada kasıtlı olarak saklamaya çalışıyorlar!
Rivayete göre, (Ömer b. Hattab’ın oğlu) Abdullah İbn-i Ömer, (Maliki mezhebinin imamı Malik b. Enes, meşhur sahabi Ebu Said el-Hudri ve başkaları, kadınlarla ters ilişki kurmakta bir sakınca görmezlerdi ve bu hususta “Kadınlarınız sizin tarlanızdır.” ayetini delil kabul ederlerdi. Hatta, İbn-i Ömer’in: “Bu ayet, kadınlarla ters ilişki kurmanın caizliğini vurgulamak için inmiştir.” dediği de rivayet edilmiştir.
Sözgelimi meşhur sünni alimi Suyuti “ed-Durr-ul Mensur” adli eserinde, başka bir Sünni alim olan Darekutni’nin “Garaib-i Malik” kitabında, Nafi’ye dayandırarak şöyle rivayet ettiğini nakleder: Bir gün Abdullah İbn-i Ömer bana dedi ki, “Ey Nafi, şu mushafı al ve beni dinle.” “Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın.” ayetine kadar okudu ve bana şöyle dedi: “Biliyor musun ey Nafi, bu ayet kimin hakkında inmiştir?” “Hayır,” dedim. Dedi ki “Karısı ile ters ilişki kuran Ensar’dan bir adam hakkında inmiştir; adamın bu tavrını halk yadırgadı. Bunun üzerine yüce Allah: “Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın.” ayetini indirdi.” Dedim ki: “Adam karısının cinsel organına yanaştığı için mi yadırganmıştı, yoksa karısının makatından yanaştığı için mi?” “Hayır, karısının mak’atından yanaştığı için yadırganmıştı “dedi.”
Bu görüş, birçok kanaldan İbn-i Ömer’e dayandırılmıştır. Meşhur Sünni tarihçi İbn-i Abdulbirr der ki: “İbn-i Ömer’e dayandırılan bu rivayetler sahihtir. Onun meşhur görüşüdür.”
Yine İmam Suyuti “ed-Durr-ul Mensur” tefsirinde, İbn-i Raheveyh, Ebu Ya’la, İbn i Cerir, et-Tahavi “el-Müşkil’ül-Asar” adlı eserde, Ibni Mürdeveyh hasen bir rivayet zinciriyle Ebu Said el-Hudri’den şöyle rivayet ederler: “Adamın biri karısı ile ters ilişki kurmuştu. Halk adamın bu tavrını normal karşılamadı. Bunun üzerine: “Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. ” ayeti indi.”
Aynı eserde, el-Hatib, Malik’in ravilerinden Ebu Süleyman el-Cevzecani’nin şöyle dediğini belirtir: “Malik’ten eşlerle anüsten cinsel ilişki kurma hakkında bir soru sordum; bana dedi ki: “Şimdi böyle bir ilişkiden dolayı gusül aldım!!”
Adı geçen eserin bir yerinde, Tahavi İsbağ b. Ferec’ten, o da Abdullah b. Kasım’dan şöyle rivayet eder: “Dinimle ilgili olarak kendisine uyduğum hiç bir üstadımın, bu işin, yani kadınlarla anüsten ilişki kurmanın helal oluşundan şüphe ettiğine rastlamadım. “Kadınlarınız sizin tarlanızdır:” Bundan daha açık bir hüküm olabilir mi?!”
İnşaAllah bu zavallılar, bu rivayetleri görür de bu saçma ve düşmanca tavırlarından vazgeçerler.
Sonra, farz edelim ki bu yanlış bir fetvadır; ancak neden bu insanlar bunu görür de kendi kaynaklarında bu fetvayı hiç de aratmayacak akıl almaz fetva ve görüşleri görmezler acaba? İşte bunlardan akıl sahiplerine bazı örnekler:
1. “Bir kimse, bir kadını belli bir ücret karşılığı zinâ etmek için kiralasa; ona zina haddi (cezası) tatbik edilmez!”
Ebû Hanîfe, el-Cessâs, es-Serahsî ve Qâdîhân başta olmak üzere; İbn Hümâm ile Alâüddîn el-Haskefî dışında kalan Hanefî mezhebinin bütün fukahâsı bu kanaatte.
2. “Bir kimse, bir kadınla ‘belli bir süreyle’ tezev-vüc eder, evlenirse; bu nikâh sahihtir! Ancak akit esnasında belirtilen ‘süre’ hükümsüz olup, nikâhları hukûken ebedî olarak kıyılmış gibi işlem görür.”
Ebû Hanîfe’nin öğrencilerinden Züfer ile Hanefî fuka-hâsının en önde gelenlerinden İbn Hümâm bu görüşte! Onlar buna “muvakkat nikâh” adını veriyorlar.
Züfer ile İbn Hümâm, bunun için akit esnasında “te-zevvüc = evlenme” ve “nikâh” gibi kelimelerin kullanılmasını şart koşuyorlar. Bunların yerine “müt’a” kelimesi kullanılırsa, akdi geçersiz sayıyorlar. Yani: “… bir aylığına evleniyorum” demekle, “… bir aylığına müt’a yapıyorum” demek arasında “fark” görüyorlar! Oysa ha muvakkat nikâh ha müt’a nikâhı; arada kelime oyunundan başka bir şey yok
3. “Bir kimse, bir kadınla onu bir ay sonra boşamak şartıyla evlense; bu nikâh akdi sahih ve geçerlidir. Ancak ileri sürülen şart hükümsüz olup, nikâhları hukûken ebedî olarak kıyılmış sayılır.”
Ebû Hanîfe ve öğrencileri dahil, bütün Hanefîlerin ittifakla kabul ettikleri bir görüş. En kuvvetli görüşe göre İmam Şâfiî de bu kanaatte.
Şu ictihada bakın! Bunun bir önceki ictihaddan farkı ne? Akit esnasında ileri sürülen şartın “hükümsüz” sayılması neyi değiştirebilir? O kimse evlendikten bir ay sonra eşini boşasa; bunu kim engelleyebilir? Boşadıktan sonra; işte size “bir aylık nikâh”!
4. “Bir kimse, geçici bir süreyle evlendiğini içinde gizleyerek (örneğin bir ay sonra boşamak kasdıyla) bir kadınla nikâhlansa; bu nikâh câiz ve sahihtir.”
Bilindiği gibi; bir kadın kocası tarafından üç talakla tümden boşandığında, ona tekrar helâl olabilmesi için; bir başkasıyla “dâimî” nikâhla evlenmesi ve onunla mutlaka cinsel ilişkide bulunmuş olması gerekir. Konuyla ilgili ayet ve hadisler bu konuda yeterince açık. İşte bu ikinci evlilik de ilerde sona erer; kadın önceki kocasıyla tekrar evlenip bir araya gelmeyi düşünürse, bunun bir sakıncası yoktur. Bu işin İslâmî açıdan yasal yolu budur ve buna İslâm Hukûkunda “tahlîl” adı verilir.
Bunun bir de yasal olmayan yolu var: Eşini üç ayrı talak ile tamamen boşayan bir kimse, o eşiyle tekrar evlenebilmek için ikinci bir kocayla anlaşır! İkinci koca o kadınla evlenip onunla cinsel ilişkide bulunduktan kısa bir süre sonra onu boşar! Böylece o kadın birinci kocasına “güyâ” helâl olur!!! Adeta kiralık olan bu ikinci kocaya “hulleci” yaptığı bu işe de “hullecilik” adı verilir.

Bu nikâhın nitelik olarak “müt’a”dan bir farkı bulunmadığı için; Ebû Hanîfe ve iki meşhur öğrencisi başta olmak üzere bütün Hanefîler Mâlikîler Şâfiîler ve Hanbelîler bu nikâhın hukûken sakat olduğunu; dolayısıyla feshedilmesi gerektiğini söylüyor

Okudunuz mu?  Ben evlenmeyi çok istedim ve görücü usulü bir kıza baktık 2 hafta konuştuk.

Hoca

nasıl bir mantık bu nasıl bir anlayış anlamadım. Hz.Lutun içine girdiniz de mi anladınız:S
bu kesinkilkle süi-zandan öte bir şey değil. Hemde Bir Peygamber’e…

diğer konular ise bütün hanefi ve şafii fıkıh kitaplarında var.
bu dediğin gibi değil.. muta nikahı yasaklanmıştır ama biri kıyarsa had uygulanmaz.
ibn-i Ömer (ra) dayandırdığın hadisleride araştıracağım inşAllah

Okudunuz mu?  Ben engelli bir genci seviyor ve evlenmek istiyorum. Ama engeli yüzünden babam asla razı olmuyor.

volkan11980
arkadan yaklaşılmak kadar sapık bir durum dahada yoktur eşler arasında.Böyle şeyleri tartışmak ancak geri zekalıların işidir,sapıkların işidir.İslamiyeti yaşayan Müslümanların işi olamaz.


Kayıtsız Üye
Ne kadar sapkın bir muhabbet aslında benim anlamadığım konu şu bir ayet iniyor ve ayetden bir sürü anlam çıkarıyorlar aslında burda kimseye kızmamak lazım keşke ayet daha detaylı anlatsa herşeyi ama şu gerçek arkadan ilişki tamamen sapkın bir şey kolay kolay bir kadının da razı olduğunu görmedim ben ve birde sağlık olarak ta zararkı

Okudunuz mu?  Amca kızıyla evlenmek caiz mi?

şia mezhebinde cinsellik, kadına arkadan yaklaşmak, kadınlara arkadan yaklaşmak

Bu kategoride yer alan Eşine karşı nasıl davranması gerektiğini bilmeyen kadının şikâyete hakkı var mı? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
Ξ Bir cevap yazın

Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Ders Kitabı TIKLA! Sınıf Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Akrostiş Şiir
Forum Duası Copyright © 2007-2023
Gizlilik Politikası İletişim

Cinsel İlişkide Arkadan Yaklaşma (soru ve cevabı) Başlıklı Yazımızın Yanında Websitemiz İslami bilgilerden, Dini Sorular, Cevaplar, Hac, Meal, Cennet, Cehennem, Farz, Sünnet, Hanefi, Şafii, Rüya yorumları, Gusül, Abdest, İmanın şartları, Namaz, Oruç, Kuran Sureleri, Ayetleri, Hadis, Dualar, İslamda Aile Tavsiyeleri, Kadın İle İlgili Konular, İbadet, İman, Mezhep, Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, İslamın Şartları, Diyanet, Eğitim, Sohbet, Arapça, Hayırlı Geceler, Zekat, Mahrem Sorular, Evlilik, Sahabe Hayatları, Salavat,Dini Hikayeler, Günah, Helal, Haram, Tecvid, Yemin, Sadaka, Siyer, Fıkıh, Ahlak Gibi Konular İçermektedir.