Anasayfa
8 Mayıs 2021, 3:49
Mezhepler
Yönetici

73 Fırka ve Ehl-i Sünnet Nedir ?

73 Fırka ve Ehl-i Sünnet Nedir ?

GÖKHÜKÜMDAR
Ümmetim Yetmiş Üç Fırkaya Ayrılacaktır Hadisindeki ‘Ümmet’ten Kastedilen Nedir? Hadisindeki ‘ümmet’ten maksat;
icâbet ümmetidir. Sözü edilen fırkalar ise İslam fırkalarıdır. ‘Ateştedir’ ifadesinin anlamı da ‘inançlarından ötürü ateşe girmeyi hak ederler’ demektir. Yoksa ‘fiilen girmişlerdir’ anlamında değil.. Çünkü (inançlarının insanı küfre sokan nitelikte olmaması kaydıyla) Allah Teala’nın affına mazhar olmaları veya şefaatçilerin şefaati sebebiyle cehenneme girmemeleri de mümkündür. Ne var ki insanı küfre düşüren bir inanca sahip olanlar, İslam fırkalarının dışına çıkmış ve ateşte ebedi olarak kalmayı hak etmiş kimselerdir.
Mesela, alemin ezelî olduğunu savunan felsefeciler ve tüm olayları eşyanın doğasına dayandırarak açıklamaya çalışan inkarcı materyalistler böyledir.
Ehl-İ Sünnet Ve’l-Cemaat Kimlerdir?
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat, fırka-i nâciyedir. Yani Mâturidiyye ve Eş’ariyye. Zira dalalet fırkalarının aksine, inançlarında nasların zahiri, açık anlamını çiğnemeden, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e ve ashabına tam manasıyla bağlılık göstermeleri sebebiyle ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır hadisindeki ‘kurtulmuş fırka’ tarifine uygun düşmektedirler. el-Akaidu’l-hayriyye’de şöyle denmektedir:
Bil ki ehl-i sünnet ve’l-cemaat iki fırkadır. Biri, Şeyh Ebû Mansûr el-Mâturîdî’ye tâbi olan Mâturîdiyye fırkası, diğeri Şeyh Ebu’l-Hasan el-Eş’arî’ye bağlı bulunan Eş’ariyye fırkasıdır. Bunlar her ne kadar iki ayrı fırka gibi gözükseler de gerçekte inanç esasları aynıdır; birbirlerini dalaletle suçlamayı gerektirecek kadar bir ihtilafları yoktur. Bu açıdan tek bir fırka olarak kabul edilmiştir. Öte yandan inançlarında nasların zahiri-açık anlamını çiğnemeden, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e ve ashabına tam manasıyla bağlılık göstermeleri ve mücerret akıllarına göre hareket etmemeleri sebebiyle de fırka-i nâciye (kurtulmuş fırka) diye isimlendirilmişlerdir. Çünkü fiilleri, hadiste sözü edilen tanıma uygun düşmektedir. Bu sebeple de onlar hakkında fırka-i naciye hükmünü vermek gerekmektedir.

Dalalet fırkalarına gelince, onlar her ne kadar kendilerinin fırka-i nâciye olduklarını iddia etseler de, gerçekte Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e ve O’nun ashabına tabi olmamaları ve Sünnet ve Cemaat’e muhalefet etmeleri sebebiyle haklarında ‘fırka-i dâlle’ (sapık fırka) hükmünü vermek ve bu isimle adlandırmak gerekmiştir. Zira tevile hiç gerek olmadığı halde nasların zahiri- açık anlamını başka şekillerde yorumlamaya kalkışmış ve heveslerine uymuşlardır. Çoğu zaman manası gayet açık ve net olan nakillere ve aklın tartışmasız delillerine ters düşmüşlerdir. Bu sebeple fiil ve durumları, hadiste geçen tanıma uymamaktadır. Çünkü fiilleri, onların dalaletine şahitlik etmekte ve asıl nâciyenin (kurtulmuş) kendileri olduğu şeklindeki iddialarını yalanlamaktadır. Dolayısıyla fiillerinin de şahitliğiyle sapık bir fırka olarak değerlendirilmeleri, gerçeklere tamamıyla uygundur .
Ümmetimin İhtilafı Rahmettir Hadisindeki ‘İhtilaftan’ Maksat Nedir?
el-Hattabi şöyle demiştir:
Dindeki ihtilaf üç kısma ayrılır.
Birincisi: Sâni’ Teala’yı ve vahdaniyetini ispat hakkında olup inkarı küfürdür.
İkincisi: Cenab-ı Hakk’ın sıfatları ve meşîeti (irade ve isteği) hakkındadır; bunu inkar etmek ise bidattir. Üçüncüsü de çeşitli şekillerde anlaşılması ve uygulanması mümkün olan fürû hükümleriyle ilgilidir. İşte Allah Teala bu türden bir ihtilafı alimler için bir rahmet ve keramet vesilesi kılmıştır. Ümmetimin ihtilafı rahmettir hadisindeki ‘ihtilaftan’ maksat da budur.

Muaviye Ve O Dönemde Cereyan Eden Savaşlar Hakkındaki Görüş Nedir? Söz Konusu Savaşların Sebepleri Nelerdir?
Muaviye RadıyAllahu Anh, faziletli, adil ve seçkin sahabilerden RadıyAllahu Anhüm biriydi. O dönemde gerçekleşen savaşlar hakkındaki temel görüş şudur: Her bir grubun, kendisini haklı saydığı bir iddiası vardı ve o savaşlara katılan sahabelerin hepsi gerek savaş hali gerekse başka durumlarda, bulundukları konumu meşrulaştıracak mazeretlere/tevillere sahip adil kimselerdi. Söz konusu savaşlardan hiçbiri, onları sahip oldukları adalet vasfından düşürmüş değildir. Çünkü onlar, kendilerinden sonra gelen müçtehidlerin kan vb. davalardaki farklı içtihadları gibi, içtihada konu olabilecek meselelerde değişik içtihadlarda bulunmuşlardır. Bu itibarla hiçbirinin değerinden bir şey eksilmez. Savaşların sebeplerine gelince, o devrin olaylarının gayet karmaşık olması hasebiyle içtihadları da farklılaşmış ve üç kısma ayrılmışlardır:
Bir kısmı, içtihadları neticesi, bir tarafın haklılığına ötekinin de baği (isyankar) olduğuna inanarak, haklı tarafa yardım etmesi ve baği tarafla savaşması vacip olmuştur. Zira bu inançta olan birinin, bağilerle savaş konusunda adil imama yardım etmemesi düşünülemez. Diğer bir kısım ise birincilerin tam tersini düşünerek, kendi içtihadlarına göre haklı olan tarafa destek verip, onlara saldıran diğer tarafla savaşması gerekmiştir.

Üçüncü bir kısım da olayın kendileri açısından tam olarak aydınlanamaması ve kararsız kalmaları sebebiyle iki taraftan birini tercih edememiş, bu sebeple her ikisinden de ayrılmaları vacip olmuştur. Onlar açısından bu ayrılış, zaruridir; çünkü, haketmediği müddetçe, bir müslümanla savaşmaya kalkışmak caiz değildir. Eğer iki gruptan birinin, diğerinden daha haklı olduğunu tespit etselerdi bu durumda onunla birlikte, bağilere karşı savaşmamaları caiz olmazdı. Buna göre savaşa katılan ve katılmayanların hepsi mazur sayılırlar. Bu sebeple, hak ehli ve görüşleri muteber tüm alimler, onların şahitlik ve rivayetlerinin kabulüne ve tam anlamıyla adil olduklarına dair icma etmişlerdir.
Sahabeye Sövmenin Hükmü Ve Sövgü Hakkında Alimlerin Görüşü Nedir?
Sahabeye sövmek en çirkin haramlardan biridir. Sahabenin fitne savaşlarına karışmış olanlarla olmayanları arasında, bu açıdan bir fark söz konusu değildir. Zira savaşlara katılanlar, daha önce de açıkladığımız gibi, içtihadlarına göre hareket etmişlerdir. Cumhura göre sahabeye söven kimse, tazir edilir ama öldürülmez. Bir kısım Malikiler:
Bir anlık bile olsa, sahabeliğin faziletine denk hiçbir amel yoktur ve mertebesine hiçbir surette erişilemez. Faziletler ise bu manada kıyas kabul etmez; zira bu, Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur demişlerdir. Kadı İyaz şöyle der:
Hadis ehlinden bazıları şöyle demiştir: ‘Sahabelik fazileti, Allah Resulüyle çokça ünsiyet ve muhabbet etmiş, onunla birlikte savaşmış, infakta bulunmuş ve hicret etmiş kimseler içindir; yoksa, onu ömründe bir kere gören bedevi heyetlerine yahut Mekke Fethinden ve dinin güç kazandığı bir devreden sonra hiçbir hicreti, dine katkısı ve müslümanlara faydası bulunmadığı halde Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile beraber olan kimselere ait değildir. Kadı İyaz devamla şöyle demektedir:
Doğru olan görüş birincisidir, çoğunluğun görüşü de odur. Yine de Allah en doğrusunu bilir .

Sahabeden Birini Kötü Bir Şekilde Anmamız Caiz Olur Mu?
Sahabeden biri hakkında hayırdan başkasını söylemek caiz değildir. Aralarında cereyan eden savaşlar konusunda da susmak gerekir. Zira bu savaşlar, onların bir içtihadı gereği gerçekleşmiştir. Dinde içtihad eden birinin de, hata etmişse bir, isabet etmişse iki sevabı vardır. Bu itibarla bize düşen görev, onlara saygı göstermek ve hepsinin adaletli olduğuna inanmaktır.
Abdullah b. el-Muğaffel’in Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurulmaktadır:
Sahabilerim hakkında Allah’tan sakının! Benden sonra onları hedef almayın. Kim onları severse, bana sevgisinden dolayı sevmiştir. Kim de onlardan nefret ederse, bana nefretinden dolayı nefret etmiştir. Kim onlara eziyet ederse, bana eziyet etmiş sayılır. Bana eziyet eden de Allah’a eziyet etmiş demektir. Allah’a eziyet edeni ise Allah Teala her an (kendi katına acı bir şekilde) alabilir.

Müçtehidlerin Fürû Meselelerde İhtilaf Etmeleri Bir Rahmet Midir?
Beyhaki’nin İbn Abbas’tan rivayetine göre Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
Mutlaka Allah’ın kitabıyla amel etmek gerekir; hiç kimsenin onu terketmeye mazereti olamaz. Eğer, meselelerin çözümü Allah’ın kitabında yoksa o zaman benden size ulaşan bir sünnete tabi olun. Eğer Sünnette de bir şey bulamazsanız, ashabımın sözlerine itibar edin. Zira ashabım, gökyüzündeki yıldızlar gibidirler; hangi birine uysanız sizi doğru yola eriştirirler. Ashabımın ihtilafı da sizin adınıza bir rahmettir . İmamu’l-harameyn el-Cuveyni de şu hadisi rivayet etmektedir:
Ümmetimin ihtilafı insanlar için rahmettir . İmam Suyûti, Ömer b. Abdülaziz’in şöyle dediğini nakletmektedir:
Eğer Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’ın sahabesi ihtilaf etmemiş olsalardı, mutlu olmazdım. Zira onlar ihtilaf etmeselerdi, ruhsat/kolaylık olmazdı . El-Hatîb el-Bağdâdî, Harun er-Reşîd’in, Malik b. Enes’e şöyle dediğini aktarır:
Ey Ebu Abdillah! Şu eserlerini (İmam Malik’in kitaplarını kastediyor) derleyip toplayıp tüm İslam diyarına gönderelim ve ümmeti buna zorlayalım, (ne dersin?). Bunun üzerine İmam Malik:
Ey Müminlerin emiri! Alimlerin ihtilafı, Allah Teala’nın bu ümmet üzerine bir rahmetidir. Herkes, kendisine göre doğru olana uyacaktır. Hepsi de hidayet üzeredir; zira hepsi Allah’ın rızasını arzulamaktadır. Et-Tatarhaniyye’nin başında şöyle bir ibare kayıtlıdır:
Hidayet önderlerinin ihtilafı, insanlar için bir genişlik, kolaylıktır .

Okudunuz mu?  Hanefi Mezhebinde Tüm Deniz Ürünleri Helal mi?

Yorum: 73 Fırka ve Ehl-i Sünnet Nedir ?

Kayıtsız Üye
Sayın Baylar,
Çoğunlukla "Kur’an bize yeter" diyenler diye tanımlanan hocalara "bunlar hiç hadis kullanmıyor", diyorlar. Meslek
dışından biri olarak, bir fenci olarak onları çok dinledim ve okudum. Mehmet Okuyan, bir Fatiha tefsirinde en az 10 hadis kullandı. Diğerleri de benzer. Bu sefer aynı kimseler diyor ki "işlerine geldiği zaman kullanıyorlar". İslam dini Peygamber’in uygulamaları ile açıklığa kavuşur görüşü doğrudur. Ama Ebu Hanife sadece 17 hadis kullandı deniyor. Hz ali, Hz Ebu Bekir, Hz. Osman ve Hz Ömer toplam 400-500 kadar hadis naklettiler. Bunlar Hz.Muhammed’in kadim arkadaşları. Hatta Hz.Ömer, Ebu Hureyre’ye hadis üretmeyi yasakladı. Bunu çok ciddi kaynaktan okudum. Sonra Hz.Muhammed "Benim söylemediğim sözü bana atfedenler cehennemde yerini hazırlasın" diyor.

Okudunuz mu?  Selefiyye mezhebinin 7 prensibi

Nasıl bir karmaşa var görüyorsunuz. Saygılarımla
Prof.Dr.Mustafa Özdemir


73 fırka nedir, 73 fırka hangileridir, ehli sünnet nedir

Bu kategoride yer alan Vehhabilik ve Ehli Sünnet Arasındaki Derin Uçurumlar! başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
Ξ Bir cevap yazın

Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Ders Kitabı TIKLA! Sınıf Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Akrostiş Şiir
Forum Duası Copyright © 2007-2023
Gizlilik Politikası İletişim

73 Fırka ve Ehl-i Sünnet Nedir ? Başlıklı Yazımızın Yanında Websitemiz İslami bilgilerden, Dini Sorular, Cevaplar, Hac, Meal, Cennet, Cehennem, Farz, Sünnet, Hanefi, Şafii, Rüya yorumları, Gusül, Abdest, İmanın şartları, Namaz, Oruç, Kuran Sureleri, Ayetleri, Hadis, Dualar, İslamda Aile Tavsiyeleri, Kadın İle İlgili Konular, İbadet, İman, Mezhep, Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, İslamın Şartları, Diyanet, Eğitim, Sohbet, Arapça, Hayırlı Geceler, Zekat, Mahrem Sorular, Evlilik, Sahabe Hayatları, Salavat,Dini Hikayeler, Günah, Helal, Haram, Tecvid, Yemin, Sadaka, Siyer, Fıkıh, Ahlak Gibi Konular İçermektedir.