Cennette İstenenin Olması Ve Allahın Müminlere Hazırladığı Nimetler
r1dv4n06
cennette herkes Allah’ı görebilecek mi
Ebû Hüreyre radıyAllahu anh‘den rivayet edildiğine göre ResûlullahsallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Sizden cennetin en aşağı derecesinde olan birine (Allah Teâlâ veya bir meleği):
– Ne dilersen dile, diyecek. O da bütün dileklerini söyleyecek. Kendisine, kalbinden geçenlerin hepsini diledin mi? diye soracak. O da:
– Evet, diledim, diyecek. Bunun üzerine o kimseye:
– Bütün dileklerin bir misli fazlasıyla sana verilecektir, diyecek.
Müslim, Îmân 301. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 315
Açıklamalar
Cennetinde kulları için gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, hiç kimsenin hayal bile edemediği nimetler hazırlayan lutufkâr Rabbimizin, onlara ikrâm şekli de pek hoştur. Bir insan dünyada masallarda olduğu gibi Dile benden ne dilersen! teklifi karşısında, bilgi ve görgüsü nisbetinde dünyanın en iyi şeylerini isteyebilir. Ama âhiretin o emsâlsiz nimetlerinden, olsa olsa dünyadaki nimetlere benzeyenleri, hatırlayabildiği ölçüde arzu edebilir.
1887 ve 1888 numaralı hadislerde cehennemden en son çıkan, dolayısıyla cennete en son giren kimseye Cenâb-ı Mevlâ’nın sunduğu nimetleri görmüştük. Allah Teâlâ’nın ona, dünya hükümdarlarından birinin mülkü kadar yer verdiğini, sonra ona beş defa bir o kadar daha verdim dediğini, ardından Onun on misli de senindir. Bir de neyi arzu ediyorsan, gözün neden hoşlanıyorsa hepsi senindir buyurduğunu ve nimetlere boğduğu o kuluna razı oldum yâ Rabbî! dedirttiğini, 1888 numaralı hadiste de o son bahtiyara Git, cennete gir, orada senin dünya kadar ve dünyanın on misli yerin var buyurduğunu heyecanla okumuştuk.
Eteğimizdeki taşı döküp yeni bir karar vermemiz gerekiyor. Cennetliklerin en gerisindeki, en aşağı mertebesindeki kimseye verileceği belirtilerek ‘daha nelerim var’, der gibi sayılıp dökülen bu nimetler bizi hayal âlemine daldırıyor. Evet, hemen karar vermemiz, bizi güzele, güzelliklere ve sonsuz saadete çağıran bu sese doğru Lebbeeyk! diye koşup gitmemiz gerekiyor.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Allah Teâlâ cennete girmeyi haketmiş kullarına hesapsız lutuflarda bulunacaktır.
2. Cennet nimetleri belirli şeylerden ibaret değildir. Orada herkese arzu ettiği her şey verilecektir.
1898- وعنْ أَبِي سعِيدٍ الْخُدْرِيِّ رضِي اللَّه عنْهُ أَنَّ رسُول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَال : « إِنَّ اللَّه عزَّ وجلَّ يقُولُ لأهْل الْجنَّةِ : يا أَهْلَ الْجنَّة ، فَيقُولُونَ : لَبَّيْكَ ربَّنَا وسعْديْكَ ، والْخيرُ في يديْك فَيقُولُ : هَلْ رَضِيتُمْ ؟ فَيقُولُونَ : وما لَنَا لاَ نَرْضَيِ يا رَبَّنَا وقَدْ أَعْطَيْتَنَا ما لمْ تُعْطِ أَحداً مِنْ خَلْقِكَ ، فَيقُولُ : أَلاَ أُعْطِيكُمْ أَفْضَلَ مِنْ ذَلَكَ ؟ فَيقُولُونَ : وأَيُّ شَيْءِ أَفْضلُ مِنْ ذلِكَ ؟ فيقُولُ : أُحِلُّ عليْكُمْ رضْوانِي ، فَلا أَسْخَطُ عليْكُمْ بَعْدَهُ أَبَداً » متفق عليه .
1898. Ebû Saîd el-Hudrî radıyAllahu anh‘den rivayet edildiğine göre ResûlullahsallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Allah Teâlâ cennetliklere:
– Ey cennet sâkinleri! diye seslenir. Onlar da:
– Buyur Rabbimiz! Emret! Bütün hayır ve iyilikler senin elindedir, derler. Allah Teâlâ:
– Halinizden memnun musunuz? diye sorar. Onlar:
– Nasıl razı olmayalım, Rabbimiz. Sen bize, hiç kimseye vermediğin bunca nimetler ihsan ettin, derler. Allah Teâlâ:
– Size bunlardan daha değerlisini vereyim mi? buyurur. Cennetlikler:
– Bunlardan daha değerlisi ne olabilir, Rabbimiz! derler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak:
– Üzerinize rızâmı indiriyorum; bundan sonra size hiç gazap etmeyeceğim, buyurur.
Buhârî, Rikak 51, Tevhîd 38; Müslim, Cennet 9. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 18
Açıklamalar
Rahmeti sonsuz Cenâb-ı Mevlâ’nın, kullarına duyduğu sevgi ve merhametin pek büyük olduğu, kendilerine cennetini ihsan ettiği kullarının, orada tam bir gönül huzuru içinde yaşamalarını istediği bu hadisten anlaşılmaktadır. Onların cennette binbir nimet içinde yüzerken, acaba bir kusur ediyor muyuz, Rabbimizi gücendirecek bir davranışta bulunuyor muyuz diye tedirgin olmalarını arzu etmediği görülmektedir. Allah Teâlâ, hayal bile edemedikleri emsâlsiz nimetlerin tadını çıkarmaya çalışan cennetlik kullarının hatırlarını sorup mutlu olduklarını öğrendikten sonra, kendilerini daha fazla sevindirecek bir müjde veriyor ve onlardan ebediyyen razı olduğunu, kendilerine artık hiçbir zaman gazap etmeyeceğini belirtiyor.
Her iyi ve güzeli kendisinden öğrendiğimiz yüce Rabbimiz, rızâsını kazanmanın ne kadar önemli olduğunu Kur’ân-ı Kerîm’de bize hatırlatıp öğretmektedir. Şu âyetler işte bunu göstermektedir:
Resûlüm! De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, altlarından ırmaklar akan, ebediyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve hepsinin üstünde Allah’ın hoşnutluğu vardır [Âl-i İmrân sûresi (3), 15].
Rableri onlara, kendisinden bir rahmet ve hoşnutluk ile, kendileri için, içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdeler [Tevbe sûresi (9) 21].
Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaad etti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür [Tevbe sûresi (9)72].
Allah’ın hoşnutluğunu kazanmanın değerini ve önemini belirten bu âyetlerden başka, iyi kulların Allah rızâsını elde etmeye çalıştıklarını gösteren âyetler de vardır. Buna misal olarak da şu âyet-i kerîmeyi okuyalım:
Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lutfunu ve rızâsını isterler [Fetih sûresi (48) 29].
Görüldüğü üzere Allah Teâlâ kendi rızâsını kazanmanın önemini kullarına böyle anlatmaktadır. Onların cennette her türlü endişeden uzak, tam bir gönül huzuru içinde yaşamalarını istemekte, kendilerinden tamamen razı ve hoşnut olduğunu müjdeleyerek her türlü endişe ve tedirginliklerini ortadan kaldırmaktadır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Allah’ın rızâsı her şeyin üstündedir. Kulun amacı onu kazanmak olmalıdır.
2. Cenâb-ı Mevlâ, cennetteki kullarına, her nimetten daha değerli olan kendi rızâsını lutfedecektir.
1899- وعنْ جرِيرِ بْنِ عبْدِ اللَّهِ رضي اللَّه عنْهُ قال : كُنَّا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فَنَظَرَ إِلَى الْقَمرِ لَيْلَةَ الْبدْرِ ، وقَال :«إِنَّكُمْ ستَرَوْنَ رَبَّكُمْ عِياناً كما تَرَوْنَ هَذَا الْقَمرَ ، لاَ تُضامُونَ في رُؤْيتِهِ مُتَّفَقٌ علَيْهِ .
1899. Cerîr İbni Abdullah radıyAllahu anh şöyle dedi:
Bir gece Resûlullah’ın yanında bulunuyorduk. On dördüncü gecesindeki aya baktıktan sonra şöyle buyurdu:
Şu ayı hiç bir sıkıntı çekmeden gördüğünüz gibi Rabbinizi de ayan beyan göreceksiniz.
Buhârî, Mevâkîtü’s-salât 16,Tefsîru sûre (50), 2, Tevhîd 24; Müslim, Mesâcid 211. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 19; Tirmizî, Cennet 16; İbni Mâce, Mukaddime 13
Aşağıdaki hadisle birlikte açıklanacaktır.
1896- وعنْ صُهَيْب رَضِي اللَّه عنْهُ أَنَّ رسُول اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَال : « إِذَا دَخَل أَهْلَ الْجنَّةِ الجنَّةَ يقُولُ اللَّه تَباركَ وتَعالَى : تُرِيدُونَ شَيْئاً أَزِيدُكُمْ ؟ فَيقُولُونَ : أَلَمْ تُبيِّضْ وُجُوهَنَا ؟ أَلَمْ تُدْخِلْنَا الْجَنَّةَ وتُنَجِّنَا مِنَ النَّارِ ؟ فَيكْشِفُ الْحِجابَ ، فَما أُعْطُوا شَيْئاً أَحبَّ إِلَيهِمْ مِنَ النَّظَرِ إِلَى رَبِّهِمْ »رواهُ مُسْلِمٌ .
قَالَ تَعالَى:{ إِنَّ الَّذِينَ آمنُوا وعمِلُوا الصَّالِحاتِ يهْدِيهِمْ ربُّهُمْ بِإِيمانِهِمْ تَجْري مِنْ تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ في جنَّاتِ النَّعِيم ، دعْوَاهُمْ فِيهَا : سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ ، وتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سلامٌ وآخِرُ دعْواهُمْ أَنِ الْحمْدُ للَّهِ رَبِّ العالمِينَ } [يونس : 9].
الْحَمْدُ للَّهِ الَّذِي هَدانا لَهَذَا وما كُنَّا لنَهْتَدِيَ لَوْلاَ أَنْ هَدَانَا اللَّه : اللَّهُمَّ صلِّ عَلَى سيدِنَا مُحَمَّدٍ وعلَى آلِ مُحمَّدٍ، كَمَا صلَّيْتَ عَلَى إِبْراهِيم وعلَى آلِ إِبْراهِيمَ . وبارِكْ علَى مُحَمَّدٍ وعلَى آلِ مُحمَّدٍ ، كَمَا باركْتَ علَى إِبْرَاهِيمَ وعلَى آل إِبْراهِيمَ ، إِنَّكَ حمِيدٌ مجِيدٌ.
قَال مُؤلِّفُهُ يحيى النوَاوِيُّ غَفَر اللَّه لَهُ : « فَرغْتُ مِنْهُ يوْمَ الاثْنَيْن رابِعَ عَشرَ شهر رمضَانَ سَنَةَ سبْعينَ وَستِّمائة بدمشق »
1900. Suheyb radıyAllahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Cennetlikler cennete girince Allah Teâlâ onlara:
– Size vermemi istediğiniz bir şey var mı? diye soracak. Onlar:
– Yâ Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennete koyup cehennemden kurtarmadın mı, daha ne isteyelim, diyecekler.
İşte o zaman Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak. Onlara verilen en güzel ve en değerli şey Rablerine bakmak olacaktır.
Müslim, Îmân 297. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 11
Açıklamalar
Peygamber Efendimiz birinci hadiste, mü’minlerin âhirette Allah Teâlâ’yı rahat bir şekilde göreceklerini anlatmaktadır. Ashâb-ı kirâmın, Acaba orada Rabbimizi net bir şekilde görebilecek miyiz? diye endişeye kapılmaması için onlara bir misâl getirmiş, berrak bir gecede dolunayı görebilmek için insanların birbirini itip kakmasına, sıkışıp üst üste yığılmasına gerek kalmadığı gibi, onların da Cenâb-ı Hakk’ı açıkça göreceklerini belirtmiştir.
Mü’minlerin âhirette Allah Teâlâ’nın eşsiz güzelliğini göreceklerine dair hadisler Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, Muâz İbni Cebel, Abdullah İbni Mes’ûd, Abdullah İbni Abbâs, Abdullah İbni Ömer gibi en az yirmi büyük sahâbî tarafından rivayet edilmiş ve bu rivayetler bize mütevâtir olarak yani en sağlam şekilde gelmiştir.
Zaten Kur’ân-ı Kerîm’deki muhtelif âyetler de Cenâb-ı Hakk’ın âhirette ayan beyan görüleceğini ortaya koymaktadır. Bu âyetler arasında konuyu en açık şekilde ifade edeni: Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacak, Rablerine bakacaktır (O’nu görecektir) [Kıyâmet sûresi (75) 22-23] âyet-i kerîmesidir.
Cehennemlikler anlatılırken de Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O’nu görmekten) mahrum kalmışlardır [Mutaffifîn sûresi (83) 15] buyurulması, birtakım bahtsızların Rablerini görme şeref ve saâdetine eremeyeceklerini ortaya koymaktadır.
Resûl-i Ekrem sallAllahu aleyhi ve sellem İyi işler yapanlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır [Yûnus sûresi (10) 26] âyetini tefsir buyururken fazlası kelimesini, Allah Teâlâ’nın mübarek yüzüne bakmak diye açıklamıştır.
Nebiyy-i Muhterem Efendimiz birinci hadîs-i şerîfi söyledikten sonra Durum böyle olduğuna göre, güneşin doğup batmasından önceki namazları elinizden geldiğince kılmaya ve onları ihmal etmemeye gayret ediniz buyurmuş, yani sabah uykusu ile ikindi vaktinin yoğun işlerinin namazı ihmal ettirmemesini tavsiye etmiş, sonra da sözünü şu âyetle güçlendirmiştir: Güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et [Tâhâ sûresi (20) 130].
Bu âyetteki tesbih sözüyle sabah ve ikindi namazları kastedilmektedir. Müellifimiz bu ilâveyi cennet nimetleri konusuyla ilgili görmediği için Riyâzü’s-sâlihîn‘e almamıştır.
Her iki hadîs-i şerîf, yukarıdaki âyet-i kerîmelerin bir tefsiri olarak, mü’minlerin cennette Allah Teâlâ’yı açık seçik bir şekilde göreceklerini belirtmekte ve bunun cennet nimetlerinin en değerlisi olduğunu göstermektedir. Bu hadislere Allah’ı görmek anlamında rü’yet hadisleri denmiştir. 1899 numaralı hadis, 1053 numarayla Sabah ve İkindi Namazlarının Faziletleri bahsinde de geçmiştir.
Yukarıdan beri okuduğumuz hadislerde ve müellifimizin buraya almadığı cennetle ilgili pek çok hadîs-i şerîfte, Cenâb-ı Mevlâ’nın cennetlik kullarını değişik lutuflarıyla hep sevindirdiği, onların bahtiyarlıklarını durmadan artırdığı görülmektedir. Bütün bu nimetlerin en üstünü ise, bizzat Allah Teâlâ’nın belirttiği gibi, O’nun o eşsiz ve doyumsuz cemâlini görmek olacaktır.
Nevevî’nin kitabına son olarak bu iki hadisi alması doğrusu çok mânalıdır. Hayatın gayesinin ve şu hayatta varılacak son hedefin Allah’ın rızâsına ermek ve neticedeO’nu görmek olduğunu söylemek istiyor. Rahmeti sonsuz Mevlâmız’dan, kendimiz için de sizin için de bu en güzel âkıbeti ve mutlu sonu niyâz ederiz.
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Cennetteki mü’minler, sahip oldukları nimetlerin güzelliğine ve mükemmelliğine bakarak, o nimetlerden daha iyisinin olamayacağını zannedeceklerdir.
2. Cennet nimetlerinin en üstünü Allah Teâlâ’yı görmek olacaktır. Mü’minler âhirette Allah Teâlâ’nın cemâlini, arada hiçbir engel bulunmadan açıkça görüp doya doya seyredeceklerdir. Cehennemlikler ise bu bahtiyarlıktan mahrum kalacaklardır.
Nevevî Riyâzü’s-sâlihîn‘i, Allah’a hamdini ifade eden iki âyet ve bir dua ile şöyle bitirmektedir:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُمْ بِإِيمَانِهِمْ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ [9]
دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ [10]
İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan saraylara ulaştırır. Onların oradaki duası: "Allahım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" sözleridir. Cennette birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selâm"dır. Onların dualarının sonu da El-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn: (Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur) cümlesidir [Yûnus sûresi (10) 9-10].
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَـذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ [43]
Hamdolsun bizi bu nimete eriştiren Allah’a. Eğer Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık [A’râf sûresi (7) 43].
Allahım! İbrâhim’e ve onun âline rahmet ettiğin gibi kulun ve ümmî peygamber olan Resûlün Muhammed’e, onun hanımlarına ve zürriyetine hayır ve rahmet ihsân eyle. İbrâhim’e ve onun âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi kulun ve ümmî peygamber olan Resûlün Muhammed’e, onun hanımlarına ve zürriyetine de hayır ve bereket ihsan eyle. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin.
Cevap: Cennette İstenenin Olması Ve Allahın Müminlere Hazırladığı Nimetler
HADİE
dünyada Allah’a kulluk vazifesini en iyi şekilde yapmaya çalışanların dünyada kabul olmamış istekleri cenneti alada her istediği verilecek sabrından dolayı mükafatlanacaktır
Yorum: Cennette İstenenin Olması Ve Allahın Müminlere Hazırladığı Nimetler
r1dv4n06
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre ; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Cehennemliklerden çıkışı son olan kimseyi biliyorum. Bir kimse ki Cehennem’den sürünerek çıkacak ve şöyle diyecek: Ey Rabbim Cennet’teki tüm yerleri insanlar kapıp yerleştiler. Ona şöyle denilecek git ve Cennete gir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle devam etti: O kimse de Cennete girmek için gider bütün yerlerin insanlar tarafından işgal edildiğini görerek geri döner ve Ey Rabbim der insanlar tüm yerleri doldurmuşlar. Peygamberimiz şöyle devam etti: Ona denilecek ki eskiden içinde bulunduğun durumu hatırlıyor musun? O da evet diyecek sonra kendisine ne dilersen dile denilecek. O da bir şeyler isteyecek ve kendisine dilediğin şey ve dünyanın on katı senindir denilecek. Bunun üzerine O adam sen her şeyin hükümranı olduğun halde benimle şaka mı ediyorsun diyecek İbn Mes’ûd dedi ki: Bu arada Rasûlullah (s.a.v.)’in azı dişleri görünecek derecede güldüğünü gördüm. (Buhârî, Rıkak: 27; Müslim, İman: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Abdullah b. Kays (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Cennetin içerisinde iki Cennet daha vardır ki kapları ve her şeyi gümüştendir bir başka iki Cennet daha vardır ki onunda kapları ve her türlü eşyası altındadır. Adn Cennetinde Cennetlikler ile Rableri arasında görebilmelerine engel büyüklük perdesi vardır. Aynı sened ile Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: Cennet’te içi boş inciden yapılmış büyüklüğü altmış mil olan bir çadır vardır ki her bir tarafında huriler bulunur ve birbirlerini görmezler oraya giren mü’min onları bir bir dolaşır. (Buhârî, Bed-il Halk: 8; Müslim, Cennet: 9)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Cennetliklerin en aşağı derecede olanı seksen bin hizmetçisi ve yetmiş iki karısı vardır. Ayrıca bizzat kendisi için Cabiye ile Sana arsı kadar mesafede inci, zeberced ve yakut dan bir kubbe dikilecektir. Aynı senedle Peygamberin şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: Cennetlikler küçük veya büyük yaşta tüm ölenler otuz yaş civarında olacaklar ve bu yaşın üzerine hiç çıkmayacaklardır, Cehennemliklerde aynen böyledir.
Aynı senedle Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: Cennetliklerin başlarında taçları vardır. Bu taçların üzerindeki incilerin en değersizi doğu ile batı arasını aydınlatacak kadar parlaktır. (Müsned: 11298)
Yorum: Cennette İstenenin Olması Ve Allahın Müminlere Hazırladığı Nimetler
Kayıtsız Üye
selamün aleyküm,cennette soğuk-sicak, yaz-kış,gece-gunduz olmayacak.Peki dünyada yaşadığı coğrafya sebebiyle kar yağışı görmeyen birisi yani kış mevsiminin güzelliğini yaşamayan kişi cennette bunu yasabilecek mi?Ve cennetin serin bir yerinde bir ağacın dibinde rüzgarın esintisiyle uyumak isteyen biri bunu yapabilecek mi?Cennnette uyumak yoktu nasıl olucak bu? Allah razı olsun.
mum
Elbette ne isterse Allah ona yaşatır. Kar kış, ağaç gölgesi serinlik vs.
Neden?
Selamün aleyküm, hayırlı günler
Cennette aile kavramının ortadan kalkacağı ile ilgili internette dini bir sayfada bir yazı okudum, yazıda şöyle söylüyor kısaca; anne-baba-evlat gibi kavramlar bu dünya imtihanı için Allah’ın koyduğu bir hayat kuralı,bu dünyadaki işimiz bitince herşey bitiyor, eğer ki cennete gidersek (inşaAllah) cennette anne babanın evladını veya evladın anne babasını sıradan bir insan olarak yani arkadaşı gibi göreceği yazıyor,anne babalık hissinin olmayacağı herkesin bireysel yani tek olacağı yazıyor, tabi bunu okuyunca ister istemez üzülüyor insan,cennet mutluluk,huzur, sevinç yeri biliyorum,cennette böyle bir durum olacak diyelim,Allah tabiki de böyle bir durumda üzülme gibi bir his vermeyecek fakat şuan düşününce üzüldüm,insan her zaman anne-babasının yanında olmak ister,tabiki de Allah’ı daha çok seveceğiz fakat anne-baba-evlat duygusu bir nimettir, böyle bir nimetten mahrum kalmak şuan için üzüyor insanı.
Cennette böyle bir durum olacak mı,yani doğru mu bu yazdıklarım, doğru değilse ayet ve hadislerle açıklar mısınız?
Biraz açıklayıcı bir cevap yazmanızı rica ediyorum, Allah razı olsun.
Şem’a
Cennetteki aile hayatı
Anne babalarımız hem dünyada hem ahirette yine anne babamızdır.
Bu Okuduğunuz yazıdaki kurallar ne ayette geçer ve hadislerde geçer böyle bir kural yoktur.
Aile kavramı yok derken yani anne babalarımızla birlikte aşamayacağımız doğrudur, herkes kendi halinde yaşayacak ama yine Aile kavramı vardır evlilik vardır Çoluk çocuk vardır.
İbni Kayyımın Cennet Hayatı adlı eserini okumanızı tavsiye ederim