Anasayfa
8 Mayıs 2021, 23:01
sizden04
Abone

Bey’ul-ine ne demektir?

Bey’ul-ine ne demektir?

İslam
Beyu’l-iyne nedir, ne anlama gelir, islamdaki yeri nedir? kısaca bilgi verir misiniz


Cevap: Bey’ul-ine ne demektir?

@hmet
Îne Bey’i – bey ul ine

Muhtaç durumda bulunan bir kişi, ihtiyacını gidermek için sermaye sahibine başvurup, ödünç para istiyor. Ama sermayedar,
ödünç vereceği paranın ödünç isteyene verilmemesi halinde kendisine temin edeceği menfaate tamah ederek ödünç vermeye râzı olmaz. Zira bu paranın kendisinde kalması ve işletilmesi halinde kazançlı çıkacağı kanaatini taşımaktadır. Bu yüzden borç talep eden şahsa: "Sana borç para vermem, ama istersen pazardaki fiyatı on akçe olan şu kumaşı sana on iki akçeye satayım, bunu pazarda satıp ihtiyacını görebilirsin" der. Borç alan bu teklife râzı olarak kumaşı on iki akçeye alır, pazara götürüp on akçeye satar, böylece ihtiyaç duyduğu on akçeyi temin etmiş ve sermaye sahibi de iki akçe kazanmış olur (İzmirli, İlm-i Hilaf, İstanbul, 1339, s. 147). İşte îne alışverişi budur ve bu işlem tamamıyla fâizle ödünç verme ihtiyacından doğmuş ve daima bu ihtiyaca cevap verecek şekilde tatbik edilmiştir.

Okudunuz mu?  Sehiv secdesi yapmak

Bazı hallerde îne muâmelesi daha da çabuk yapılır: Ödünç alanla veren bir dükkâna gider; ödünç veren, meselâ yüz akçeye
bir mal alıp, bunu meselâ yüz yirmi akçeye ödünç alana veresiye satar ve oradan gider. Sonra ödünç alan bu malı dükkân sahibine peşin olarak yüz akçeye satıp parasını alır (İbn Teymiye, 29/441, 456). Şayet mal doğrudan ilk satıcıya değil de başka birine satılırsa buna da "teverrük" denir. Îne bey’inin pek çok şekillerinden bazıları şunlardır:

Okudunuz mu?  Ateistlerle arkadaş olmanın dinen hükmü nedir?

Bey’u’l-muâmele veya bey’-i câize: Îne şeklindeki alışverişin ve borçlanmanın başka bir adıdır. Misal: Borç alan, borç
verene gider ve meselâ yüz altın ödünç ister. Sermayedar, bir menfaat temin etmeden ödünç verene ikrazda bulunmaz. Onun için peşin fiyatı ve gerçek değeri yüz altın olan bir malını yüz yirmi altına satın almasını borç talep eden şahsa teklif eder. Borç talep eden şahıs bu teklifi kabul edip bedelini bir sene sonra ödemek üzere bu malı yüz yirmi altına satın alır. Sonra, veresiye satın aldığı bu malı üçüncü bir şahsa yüz altına satar. Bu şahıs da bu malı yüz altına sermaye sahibine peşin olarak satıp yüz altın alır. Aldığı bu parayı esas borç para almak isteyen şahsa verip kendisi aradan çıkar. Bu muâmele sonunda borç alan yüz altın borç almış, ama yirmi altın da sermayedara fâiz ödemiştir. Bey’-i muâmele veya bey’-i câize dedikleri alışveriş ve borçlanma şekli budur. Yukarıda bahis konusu edilen misalde, müstakriz (borç isteyen), gerçek fiyatı yüz altın
olan bir malı veresiye yüz yirmi altına satın alıp, bunu mukrize (borç verene) değil de başka birine peşin olarak yüz altına satar ve bu mal bir daha mukrize (borç verene) dönmezse, buna da "teverrük" denir. Îne’nin haram olduğunu söyleyen âlimlerden bazıları teverrükü câiz görmektedirler. Lâkin Ömer bin Abdülaziz, bunun ribânın küçük kardeşi olduğu kanaatindedir. Bu muâmelenin her yönüyle fâiz olduğu apaçıktır. Nitekim sonraki fıkıh âlimleri bunun câiz olduğunu ve bu yoldan alınan fâizin câiz ve helâl olduğunu açık şekilde ifâde etmişlerdir. Mecelle’nin meşhur şârihi Ali Haydar şöyle diyor:

Okudunuz mu?  İnsan eşi ile cima ederken bile besmele çekmez ise şeytan cimaya ortak oluyor zina da nasıl oluyor?

"Muâmele ve murâbahaya, yani fâizle ödünç almaya dâirdir: Fâizle ödünç vermenin tarîkı ber-vech-i âtîdir: Mukriz, müstakrize
veresiye bir malı bey’ ve teslim eder. Sonra müstakriz o malı aldığı bedelden aşağı bir fiyatla bi’l-vâsıta -yani üçüncü bir şahıs aracılığıyla- mukrize peşin olarak bey’ ve teslim eder. Bu sûrette kendi malı sattığı fiyattan daha az bir fiyat ile yine kendi eline vâsıl olmuş ve fazlası fâiz itibar edilmiş olur (Bkz. Ali Haydar, Dürretü’l-Hükkâm, İstanbul, 1313, X/763). Muâmele bey’inin sahih ve şer’î olabilmesi için üçüncü bir şahsın araya girmesi -ki buna vâsıta denilmektedir- şarttır. Bu türlü işlemlere "sülâsî mesele", yani üçlü işlem adı verilmektedir. Aksi halde muâmele bey’i sahih ve şer’-i şerîfe muvâfık olmaz.
Yani, usûlüne göre yapılmayan ve şer’î ribh ilzam olunmayan ikraz için fâiz verilmez, fâize şer’an hak kazanmak için muâmelenin üçlü olması (mes’ele-i sülâsiye) şarttır.

Okudunuz mu?  Bekarım demek talak götürür mü

Bu muâmelenin bir şekli de şöyledir: Borç almak isteyen şahıs, sermayedara gidiyor ve bin akçe ödünç istiyor. Ama sermayedar
vermiyor. Bunun üzerine borç almak isteyen zât, bir malını sermayedara 1000 akçeye peşin satıyor ve sonra da aynı malı sermayedardan 1150 akçeye veresiye satın alıyor. Böylece % 15 fâizle 1000 akçe alıyor.

Okudunuz mu?  Kuranda ki münafık alametlerini taşıyan kişilere münafık diyebilir miyiz?

"On’u, on bir buçuk (% 15) hesabı üzere muâmele ile Zeyd’den bin akçe istikraz eden Amr, bir metâını Zeyd’e bin akçeye bey’ ve
teslim ve kabz-ı semen ettikten sonra Zeyd’den tekrar bin yüz elli akçeye bir sene tamamına dek müeccelen iştirâ ve kabz edip Zeyd’e ecel-i mezkûr tamamına dek bin yüz elli akçe medyun olsa, muâmele-i şer’iye etmiş olur mu?" "El-cevap: Olur." (Fetâvâ-yı Abdurrahim, II/82).

Okudunuz mu?  Davranışlarımı sözlerimi kontrol edemez oldum

Görülüyor ki, bu muâmelede şer’î ribh, yani fâiz karşılığı ödünç vermek için artık üçüncü şahsın aracılığına (meselenin sülâsî
olmasna) hâcet kalmıyor. Ali’nin Ahmed’den on altın alacağı var, üç altın mukabilinde bu borcun ödenme tarihini bir sene geri atmak husûsunda
anlaştıklarında yapılacak muâmele şudur: Ali, sözkonusu on altınla, Ahmed’den bir mal satın alır, sonra teslim aldığı bu malı tekrar borçlusu Ahmed’e on üç altına veresiye satar. Bu sûretle bir yıl vâdeye karşılık olmak üzere Ali’nin Ahmed’deki alacağı % 30 artarak on üç altına çıkar (Fetâvâ-yı Ali Efendi, I/420; Ankaravî, Fetâvâ, I/338). Bu muâmelenin, fâiz haddi dikkate alınmazsa, câhiliyye Araplarının ribâsından farklı bir tarafı yoktur.

Okudunuz mu?  Geçmiş namaz borcu nasıl kılınır?

malı sattıktan kısa bir süre sonra vadeli ve pahalı olarak geri almak caiz mi

Şema
İslam hukukuna göre yeni bir akit ve yeni bir anlaşma ile kişinin sattığı malı tekrar satın almasında bir sakınca yoktur.

Alimlerin çoğuna göre sakıncalı olan durum, kişinin malını el değiştirmeden, sözlü veya kağıt üzerinde sattığını iddia etmesidir. İslam hukukunda buna beyu’l-iyne denilmektedir.

Okudunuz mu?  Günah olmayan bir şeyi günah sanıp tövbe etmek.

beyul ine, ine ne demek, beyul Iyne

Bu kategoride yer alan Hicret öncesi ve hicret sonrası müslümanların durumu hakkında bilgi ödev için başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
Ξ Bir cevap yazın

Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Ders Kitabı TIKLA! Sınıf Ders Kitabı Cevapları TIKLA! Akrostiş Şiir
Forum Duası Copyright © 2007-2023
Gizlilik Politikası İletişim

Bey’ul-ine ne demektir? Başlıklı Yazımızın Yanında Websitemiz İslami bilgilerden, Dini Sorular, Cevaplar, Hac, Meal, Cennet, Cehennem, Farz, Sünnet, Hanefi, Şafii, Rüya yorumları, Gusül, Abdest, İmanın şartları, Namaz, Oruç, Kuran Sureleri, Ayetleri, Hadis, Dualar, İslamda Aile Tavsiyeleri, Kadın İle İlgili Konular, İbadet, İman, Mezhep, Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, İslamın Şartları, Diyanet, Eğitim, Sohbet, Arapça, Hayırlı Geceler, Zekat, Mahrem Sorular, Evlilik, Sahabe Hayatları, Salavat,Dini Hikayeler, Günah, Helal, Haram, Tecvid, Yemin, Sadaka, Siyer, Fıkıh, Ahlak Gibi Konular İçermektedir.